2 Kasım 2009 Pazartesi

KISACIK ÖMRÜN SIĞINAĞINDA

Avucuna kına yakmış gönlümün güzeli

Bir bakışıyla deler sinemi ne de cilveli

Bilmez ki halimi, kurban olduğum gamzeli

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Gönlü bir kale gibi onun, etrafı kalın surlu

Gamzelerine bir buse vermek ne de zorlu

Yaz gününde incecik giymişte fistanı morlu

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Gözlerime bakar bakar işveli edayla güler

Benim sevgiyle uğraşacak gönlüm yok der

Yine de yolunda ölecek bir kurban ister

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Hırları tükenecek bir gün hiç istemese de

Sis çökecek güvendiği dağlara çok üzülsem de

Kalbimi kırdığına üzülecek belki son nefesinde

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Dilim hicabından lal olursa da onu anarken

Kalbim yine üzgün onu andımda derinden

Çalar gibi harcadı sevgimi gökyüzü titrerken

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



İçimdeki sızı durmaz yarim yarim der kanar

Çırpınan arzularım ise avucu kınalımı arar

O da bilir artık, boşa geçen her dakika zarar

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Feyzullah Kırca

Akbaşlar Köyü \ Dursunbey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder