28 Şubat 2010 Pazar

DÜALEMİN GÜLÜSÜN (Gülce-Çaprazlama)


Derinden benim kadar, hangi ruh duydu seni,
Gönülden yanar böyle, Gül’e yanar gözlerim
Kör kalbim fırlayacak, olur sanki yerinden
Özlerim yaşadığın, o kutsal mekanları
Alemlere rahmetsin, İns ve cin’e öndersin
Yüce yaratanımın, vahyini sen öğrettin
Versin Allah herkese, hidayet nasip etsin
Mühürlü kalpler bilmez, kulluğu yüce güce
Çok hayal ettim bana, ey ümmetim demeni
Gül yüzlüm dinleyince, tebessüm eder yüzün
Yemeni bilmedik hiç, yemek doyasıya tok
Hüzün yaşadın sende, yine ettin tebessüm
Ümmetin sevip bastın, gül sinenin bağrına
Ayık olamadık biz, gül yüzlü sevgilimiz
Çağrına kulak verdi, dağlar ve taşlar bile
Müslüman’ız dedikte, kul olamadık layık
Gül yüzünde gül açar, ey sultanlar sultanım
Benim tek önderimsin, nur üstüne nursun sen
Düalemin gülüsün, sana hasrettir bülbül
Ten muhtaç şefaate, gül sultan Muhammed’e
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

GÜL AÇMIŞ GAMZEN


Yüzüm okşadığın el / sevdasını dinletsin
Yanağımda esen yel / sen gibi serinletsin
Yağmurdaki akan sel / beni sana iletsin
Maviş bakan gözünün / pür nurunu seveyim
Buğulanmış gözümde / yorgun akşam güneşi
Kurgulanmış özümde / yoktur ki üçü beşi
Yokuşumda düzümde / sensin gönlümün eşi
Maviş bakan gözünün / pür nurunu seveyim
Yıldızlar gökten bize / gözünü kırpıyor bak
Durmuşlar da bak gize / aşk hayallerine sak
Bence bu bir mucize / sevda gözler yakacak
Maviş bakan gözünün / pür nurunu seveyim
Pembe gül açmış gamzen / bir yol öpemiyorum
Gönlünse boş bir mahzen / bense giremiyorum
Ceylan gibisin gezen / seni silemiyorum
Maviş bakan gözünün / pür nurunu seveyim
Dudağın sanki petek / bal sözler damla damla
Giymişsin de üç etek / fırfır döndün rüyamda
Seni sevdim ben bir tek / canan fani dünyamda
Maviş bakan gözünün / pür nurunu seveyim
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

ŞAH-I GÜL (Gülce-triyolemsi)



Öyle birine gönül veriniz ki gönlünüz onun ardından koşsun.
Öyle birine meftun olunuz ki hayat kaynağınız ondan coşsun
Kaybolan umutlarınız, yıkılan harabe hayallere dalmasın
Papatya fallarındaki seviyor ve sevmiyor a gerek kalmasın
Gözünüzde yaşlara, yüreğinizde bin pişmanlıklara salmasın
Öyle birine gönül veriniz ki gönlünüz onun ardından koşsun
Tek özleminiz olsun da gözyaşlarınız, şah-ı gülleri sulayan
Bağlanıp peşinden gideceğin Şah-ı Gül’ü Gülizar da arayan
Batıldan uzaklaştırıp, hakkın ve halkın hoşnutluğuna yarayan
Öyle birine meftun olunuz ki hayat kaynağınız ondan coşsun

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

26 Şubat 2010 Cuma

ÇOK ARIYORUM-2 (11 Hece)


Canan başka yar-e / sapamıyorum
Su gibi gönül-e / akamıyorum
Çakmak gözlerine / çakamıyorum
Yine de ben seni / çok arıyorum
Sen kırıldığında / bende kırıldım
Sen darıldığında / sana sarıldım
Gül rüyalarında / sana varıldım
Yine de ben seni / çok arıyorum
Rüzgarda uçar ya / bir yaprak gibi
Bereketler dolar ya / kil toprak gibi
Dilin hasat eder ya / bir orak gibi
Yine de ben seni / çok arıyorum
Yürüdüm aheste / ayaklar şaşkın
Yüreğim kafeste / gönlümde taşkın
Aldığım nefeste / yedim bir baskın
Yine de ben seni / çok arıyorum
Severek ölürüm / yar senin için
Hayalin görürüm / gelmezsin niçin
Sana iz sürerim / sanki yurdun Çin
Yine de ben seni / çok arıyorum
Elbet bir gün sende / özleyeceksin
Benim yollarımı / gözleyeceksin
Belki ateş olup / közleyeceksin
Yine de ben seni / çok arıyorum
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

ALTINDIR SUSMAK (Gülce-Triyolemsi)

Anlatırsın çoğu zaman, susunca çok şeyi sabret.
Yeri ve zamanı gelir, susan da konuşur elbet.
Sözün söyle gümüş ise, bilesin altındır susmak
Faydadan çok zarar verir, ağzına geleni kusmak
Haklının hakkını bilip, doğru olmasa da pusmak
Anlatırsın çoğu zaman, susunca çok şeyi sabret


Aklına geleni söyler, yaparsın sözün adavet
Gölgelerin vehminden kaç, çıkar gönlünden kasavet
Hasmını sevmekle başlar, huzurlu topluma davet
Yeri ve zamanı gelir, susan da konuşur elbet.




25.02.2010 perşembe
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

ZAMAN (Gülce-Bahçe)

Kıymetini anlarsam arkadaş,

Yoksa can düşmanımdır
Kurtuluş ışığı ve nurumdur,
Gafilsem gecem ve karanlığım
Dolmuş olsa benim zaman da vadem
Onsuz ben nasıl yaşarım
Zararın neresinden dönersem
Döneyim hemen denecek zamandır.


Huzursuzluğunda darağacı,
Keder ve hüzünlendiğinde duyarsın acı,
Neşende ve mutluluğunda ise kardeş bacı,
Geçmesini istemediğin baş tacı
Zaman birçok derdin ilacı
/
Geri gelmez geçer zaman
Sudur çağlar gider zaman
Dağı taşı deler zaman
Uyan gafil halin yaman
/
(Z) aman menziller kat etti
Yok (A) sla dönüş belletti
Ne çağlar, (M) azide tepti
Bilmez halden (A) man bilmez
Bilmez ne kıştan (N) e yazdan
/
Ne güller
Seven gönüller
Ne geçip giden yıllar
Vuslata kavuşamayan hayaller
Yaşanamadan kalan özlem ve emeller
Yarım kalır zamanda her şey, kururda sebiller


Ne krallar mat etti, çirkinleşti nice güzeller
Güçlü olsan nafile, düşer kalkan eller
Vade varsa zamanda eser yeller
Olmayalım gafiller
Görünür keller
Son haller
/
Tok olur ya, bu zamanda uyarı alanlar
Biter filmler bilene, olsa da kahraman çok
Oynayacak perde var olsa da çok, vade yok

Sok hesaba sen’i, sorgula ne yapıp ettiğini
/
Ey arkadaş! Zaman dopdolu yaşanırsa zamandır
Boşa geçmiş bir mefhum ise halimiz ne yamandır
Akılıca iş, yürürken yol nereye bir bakmandır
Zararın neresinden dönersen denecek zamandır


Alemde vadem dolduğunda, durmam bende giderim
Salih amelim var, kendime yetecek kadar derim
Ahir-i zamanda kabul olunmazsa Allah kerim
O zaman kendimi yaratana nasıl arz ederim




23- 02- 2010 Salı
Feyzullah KIRCA
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

21 Şubat 2010 Pazar

SANA BENİ KATACAKSIN (16 hece)

8+8=16 hece

Değer verip ölümüne / yüreğine koyacağın
Delice sevmekten beni / mutluluklar duyacağın
Rafadan da yumurtamı / bin bir zevkle soyacağın
Yar sevginle yepyeni bir / sana beni katacaksın


Senden uzaklaştığımda / güçsüzlükte kalacağım
Seninle başım dönüp de / büyük hazlar alacağım
Buna benim bile hayret / edip de şaşıracağım
Yar sevginle yepyeni bir / sana beni katacaksın


Bir gün ansızın dururken /ölümümden korkacağın
Peşimden koşarken benim / ayağını burkacağın
Beğenip severken aslan / gibi de kudurtacağın
Yar sevginle yepyeni bir / sana beni katacaksın


Gözüme bakanlar benim / resmini görecekleri
Bizi aynı bedendeki / bir kişi görecekleri
Ey sen benim gönlümdeki / mor menekşe çiçekleri
Yar sevginle yepyeni bir / sana beni katacaksın


Özlem, hasret ve kıskançlık / ne varsa benim içimde
Bak yanıyorum alevler / harlamıştır bir biçimde
Aşk oduna kavruldum bak / ben senden nasıl geçimde
Yar sevginle yepyeni bir / sana beni katacaksın


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

ÇOK ARIYORUM-1 (11 Hece)

11 Hece Duraklı

Sevdayı yücelttim / senle içimde
Kara sevdaya daldım / nasıl geçimde
Ah-u zar-ı seçtim / bende seçimde
Yine de ben seni / çok arıyorum


Dilin bana desin / aşığım bende
Bende bir umdesin / emelin tende
Sen yüreğimdesin / yüreğin bende
Yine de ben seni / çok arıyorum



Yağmur gibidir yaş / sil gözlerimden
Bülbül de şakır kuş / dil sözlerimden
Yeniden ben doğmuş / bil közlerimden
Yine de ben seni / çok arıyorum


Bir deli rüzgar var / gür saçlarında
Sürmede çeken yar / dur kaçlarında
Yordun, beni de sar / yas taçlarında
Yine de ben seni / çok arıyorum


Issız gecelerin / tam ortasında
Gönül seçenlerin / ayran tasına
Vücuda güç veren / damar kasında
Yine de ben seni / çok arıyorum


Senle düşüncemi / ben yoruyorum
Geceler sende mi / yön soruyorum
Beynimde hayal mi / sen soruyorum
Yine de ben seni / çok arıyorum


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

ACEMİYİM ÜSTADIM (14 hece de Gülce-Tuğra)

(14 Hece de Gülce-Tuğra)

Kınamayın dostlarım / on yedi de yazayım
Hor görmeyin üstadım / on beşlide yazayım
Yirmi bir karaladım / bu stili de yazayım
Acemiyim üstadım / sana nasıl kızayım


Örneğinde olmayan / farklı stilde yazayım
Beşiğinde ben yayan / bebe dilde yazayım
Gecesinde solmayan / berrak ilde yazayım
Acemiyim üstadım / sana nasıl kızayım


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

NASIL GEÇSİN (8 hece)

4+4= 8 Hece Duraklı

Saça melik / ören güzel
Gizli değil / artık tüzel
Aşkım dedim / açık sözel
Gönlüm senden / nasıl geçsin
Güller kokan / nefesinle
Narin bakan / heybetinle
Yürek yakan / gizeminle
Gönlüm senden / nasıl geçsin
Elin okşar / kır saçımı
Göğsün yaslar / kel başımı
Akar yaşlar / bil yaşımı
Gönlüm senden / nasıl geçsin
Oyamdasın / ördüm seni
Sen sevdasın / gördüm seni
Bohçamdasın / dürdüm seni
Gönlüm senden / nasıl geçsin
Sen cennetten / bir meleksin
Vazgeçilmez / bir bebeksin
Bahçelerde / gül çiçeksin
Gönlüm senden / nasıl geçsin

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

İŞ KADAR KÖFTE


Ne kadar iş o kadar köfte,
Galerici Balıkesir de
Görünüyor İstanbul tekelde
Sorsan bulamayacak tekel nerde
Aybaşında bankamatiğin önün de.

Buradan da böyle görünüyor,
Haklı haksız demeden örünüyor
Haksızlık varsa zaten alırsın soluğu mahkemede
Gitme kardeşim muhalefete
Onlar da atıyor işçiyi belediyede
İzmir'de, Manisa'da, Balıkesir'de
Hem de başka iş bile vermeden
Getirsene onu da dillerine de
Görsün herkes hak savunuculuğunu
Ya da yandaş kayırıcılını
Üzüm yemek yerine,
Abalıya vuruculuğunu

Kimse işsiz kalmasın istemem
Kamunun hakkı, haksız yere yenmesin, istemem,
Herkese kapım açık gelme demem
Ben ne der isem o olacak diyen
Azınlıkları sevemem
Zulme de,
Oh iyi olmuş bana ne diyemem
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

16 Şubat 2010 Salı

BİLMEM Kİ NASIL KALKARLAR

21 hece

Kimisi vurguncu olmuş vatanım korurken, koruduğunu soyar
Soygun sofrasında halkı soyar, soyguncu diye de halkı yaftalar
Düzenlerin çarkı bozulacak olsa, hemen harp düzeni ararlar
Bilmem ki bu milletimin ah-u zarının altından nasıl kalkarlar
Öldüler bu uğurda ülkemde, günahsız ne yiğit delikanlılar
Cenazesinde naralar atan, mor sineklerin eli inip kalkar
Karanlık geceden beslenir yarasalar, gelir kurumadan kanlar
Bilmem ki bu milletimin ah-u zarının altından nasıl kalkarlar
Posta katarı gibi çöktüler üstüne, sanki birer kara duman
Uyanamasın istediler uyuyan dev, üç asırlık uykusundan
Bir elinde bayatladı ekmek, diğerinde bir yeşil soğan sarkan
Bilmem ki bu milletimin ah-u zarının altından nasıl kalkarlar
Güneşe bir umut daha yolladım, geleceğe kurban niyetinden
Hangi ruh duyuyor, benim ki kadar sevgini toprağım, ta derinden
Yakarlar üç kuruş menfaatleri var diye, hissetmezler hiç elemden
Bilmem ki bu milletimin ah-u zarının altından nasıl kalkarlar
Bin yılık yol geldik, biz burada kalacağız, sevgiyle dolacağız
Sana kötülük edenlerden elbet gün gelecek, hesap soracağız
Bilseler haksızlıklara sessiz kalarak hep birlikte batacağız
Bilmem ki bu milletimin ah-u zarının altından nasıl kalkarlar
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey