29 Nisan 2020 Çarşamba

BİLMEZ



İnsanı ateş değil, kendi kibri yakar
Derdi doğruluş değil, sana eğri bakar
Hakla yoğrulmuş değil, sana doğru çakar
Herkeste kusur görür, kırmak bilmez şaşı

Kimi evliya olmuş, hakka yolun bulmuş
Kimi eşkıya olmuş, nefse malın çalmış
Kimi kaskıya kalmış, ömrü talan olmuş
Şeytana yakın durur, ırmak bilmez başı

Diyecek bey yok demez, dil aşkadır ilmek
Elde bir şey yok demez, sadakadır gülmek
Çalacak ney yok demez, bambaşkadır bilmek
Gözleri ağlar kurur, durmak bilmez yaşı

Nefis denen bed mahal, bizleri kurmasın
Demeden haram helal, isteyip durmasın
Söylese de hep delal, kandırıp vurmasın
Doldukça dolar gurur, kurmak bilmez kaşı

İnsanız ya sonuçta, şaşarız ve beşer
Bilmez isek kim düşte, nerde niye yaşar
Dalında yaprak işte, vakti gelen düşer
Toprak olmaya yürür, sormak bilmez naşı

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Mahallesi / Dursunbey

ŞÜKÜR Kİ


Şükür ki; mizan var, Ahiret var.
Şükür ki; şaşmayan adalet var.
Şükür ki; yaratan bir Allah yar.
Onu bulmayana; bile, variyet dar…

Feyzullah Kırca

23 Nisan 2020 Perşembe

MİZANI UNUTUR



İçi boş insanın, başı hava dadır
Edepsiz insanın, aklı kova dadır
Hep ister inanın, otlar ova dadır
Hak adalet bilmez, yazanı unutur

Elden ne gelir ki, deyip sakın susma
Harami şerrinden, sinip sakın pusma
Sen ben susarsam, daha ister yosma
Hak adalet bilmez, mizanı unutur

Önce yönetimi, sözleriyle asar
Sonra ‘fakirim’ der, kalıbını basar
Ele fırsat geçer, devlete kin kusar
Hak adalet bilmez, kazanı unutur

Belki oy vermiştir, partiye adaya
Girip yatar gayri, evindeki odaya
En doğru odur ki, dalar dedi koduya
Hak adalet bilmez, hazanı unutur

Seçilmiş bir şekil, her şeyi o bilir
Niye öyle yaptın, diyenler ekilir
Ben bilirim der, karşına dikilir
Hak adalet bilmez, bozanı unutur

Üç kuruşu vardır, başı hava dadır
Unutur selamı, aklı tava dadır
Sabiler hakkı yer, otlar yuva dadır
Hak adalet bilmez, ozanı unutur

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Mahallesi / Dursunbey

19 Nisan 2020 Pazar

GEL ÖMÜR GÖZLÜM



İnsan bazen hüzün, bazen dolar neşe
Bazen solar yüzün, dönersin güneşe
Bahar salar güzün, vuslat doysan eşe
Süsüm, diğer yanım, gel kömür gözlüm

Gel eşim, gel karım, bu ulvi bir emek
Gel! El veren yarım, birlik huzur demek
Gül! Benim gülzârım, yeriz getir yemek
Süsüm, değer canım, gel ömür gözlüm

Yokluğun bir ölüm, al beni yanına
Bende seven kulum, kan olsam canına
Haykırman bir zulüm, yansıtma anına
Süsüm, seher tanım, gel samur gözlüm

Çok ekelim darı, sana olurum uşak
Saçın kumral sarı, kaşın kür, yumuşak
Gençliğin baharı, bele sardım tuşak
Süsüm ciğer kanım, gel yağmur gözlüm

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Mahallesi / Dursunbey

12 Nisan 2020 Pazar

ÖLÜNCE BİTMEZ



Uzanır dikçe
Son salda yatar,
Dünya döndükçe
Gün doğar, batar.

Sen ben fukara
Rızkın var, ara
Düşmezsin dara
Allah var yeter.

Gözü kara kul
Tek dert para pul
Gel hak yolu bul
Bil sonun beter.

Ölünce bitmez
Sade söz yetmez
Kim amel etmez
Yanar, öz biter.

Doğruyu dışlar
Şeytanı hoşlar
Ey! Günah işler
Ateş var çiter.

Kuranı oku
Özünde doku
Mis, amber koku
Allahtan kader.

Duasız asla
Göz, yaşlı ısla
O’na sırt yasla
Bulmaya keder.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Mahallesi / Dursunbey

6 Nisan 2020 Pazartesi

HUZURU BİLELİM


İmanın sinesinde birlik,
Ey sağa ve sola sapanlar
Bozulmasın yine de dirlik
Gafletle cahillik yapanlar
Ebedi huzuru bilelim
Kuran'ın yoluna gelelim
Karanlık geceyi delelim
Kırılsın kurulu kapanlar
Hakikate çağıran varken
Mevla bize en ulu yarken
Geç değil henüz daha erken
Bilin paraya pula tapanlar
Varlık işlenmiş bir ibrişim
Sonsuz huzur için girişim
Allah’a kulluk benim işim
Bilmez bunu haktan kopanlar
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Mahallesi / Dursunbey

SIYRILMALI GÜNAHTAN



Mutluluğun yolu nerede, henüz bilmem tam olarak
Mutsuzluğa kurulu perde, kula yaranmaktan geçer
Allah için düşsen de derde, halis niyetler dolarak
Hakkı bilemez yola gelmez,  şerlik eker şerlik biçer

Değeri olmayan mal yoktur, kışın geçen saman vardır
Boş geçecek an-ı hal yoktur, boşa geçen zaman vardır
Âlemde yanmayan dal yoktur, göğe uçan duman vardır
Bil ki bu ateş aman bilmez, yakmak için seni seçer

Akrep ve yılanın fıtratı, ısırmak ve de sokmaktır
Haraminin atar suratı, tek işi hayra tokmaktır
Asla düşünmez o sıratı, tek marifeti yakmaktır
Garibin gözyaşını silmez, Allah’a düşmanlık saçar

Maden ayrılmalı cüruftan, çıksın değeri ortaya
İnsan sıyrılmalı günahtan, ameli kalmasın yaya
Geç kalınacak ahtan vahtan, hemen geçelim duaya
Sanma kendini asla ölmez, o an ruh bedenden kaçar

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Mahallesi / Dursunbey

2 Nisan 2020 Perşembe

SEVGİLİ PEYGAMBERİM


 Sevgili peygamberim;
O hep ömrünü serdi, insan kurtuluşuna
Çocukları severdi, okşar yetim başına
İnsan ayrımı olmaz, değerliydi her canlı
Herkese özen verdi, severdi oluşuna.

Sevgili peygamberim;
Kendisine yapılan, kötülüğe aldırmaz
Ve gaflete kapılan, bir kulu daldırmaz
Nefreti kini bilmez, sevecen ve vicdanlı
Doğruluktan sapılan, hiçbir sözü kaldırmaz

Sevgili peygamberim;
Suçlu bile olsalar, kimseyi utandırmaz
Zorda bile kalsalar, insanları kandırmaz
Söylenen sözü bölmez, dinlemekten yanlı
Yorgun bile olsalar, ben sıkıldım sandırmaz

Sevgili peygamberim;
Hem alçak gönüllüydü, büyüklük taslamazdı
En emin insan oydu, hem de emân ıslamazdı
Kahkaha ile gülmez, güler yüzüyle şanlı
Atalet kem bir huydu, yan gelip yaslamazdı

Sevgili peygamberim;
Dilenciyi hoş görmez, olmazdı ataletli
Zulme rıza göstermez, adil ve adaletli
Asla intikam almaz, hoşgörülü irfanlı
Boş zamana es vermez, bil gece ibadetli

Sevgili peygamberim;
İsteyene yok demez, elde varsa verirdi
Bil ki kendisi yemez, yoksulu görürdü
İyilik eder yılmaz, dost düşmana sanlı
Övgüyü önemsemez, hak yemeyi yerirdi.

Sevgili peygamberim;
Geceye vuran ayken, ümit kesmez, erkendi
En sevgili kuluyken, Allah’tan çok korkandı
Rabbi çaresiz kılmaz, gece sabahlı, tanlı
Varlık gayesi oyken, ‘Rabbim affet’ der kendi

Sevgili peygamberim;
Kara çalmaya siper, yalan sözü hep yerdi
Yumuşak huylu kibar, hem de konuk severdi
Gelen ayakta kalmaz, üst yoksa yer tabanlı
Hem gösterir itibar, hem kalkıp da yer verdi

Sevgili peygamberim;
Hiç günah işlemedi, dedi kodu yapmadı
Kimseyi fişlemedi, asla puta tapmadı
Yüzü ay gibi solmaz, sarsılmayan imanlı
Soruları hiçlemedi, hak yolundan sapmadı

Sevgili peygamberim;
Cennete giden yolun, huzuru derişidir
Canlar da İslam bolun, kemale erişidir
Başka bir elçi gelmez, O son elçi ve anlı
Yaşayan her bir kulun, tek amel kirişidir.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

1 Nisan 2020 Çarşamba

YÜRÜYORUM EZELE



Nereye gidiyorsun, demişler bir dervişe,
Yolculuk ediyorum, rastlaşalım ermişe
Çiçekleri ezmeden, gönülleri üzmeden
Diyarlar didiyorum, gül kokusu dermişe.

Evvelden geliyorum, yürüyorum ezele
Sözlerden eliyorum, varmak için özele
Yorulup da bezmeden, bilgileri süzmeden
Geçmişten biliyorum, ulaşılmaz güzele

Yolların sır kolu var, kimi cennete akar
Herkesin bir yolu var, kimi kor od’a çıkar
Ölümü sezmeden, azıkları düzmeden
Bir imansız ölü ver, cehennem seni yakar

Ya Allah’a baş eğer, kimselere eğmezsin
Ya başın taşa eğer, hiç bir şeye değmezsin
Kâtip günah yazmadan, can vererek sızmadan
Uz gelsin, başa değer; sanma kefen giymezsin

Güzel haber yollayıp, neşeli güldüren var
Deprem ile sallayıp, neşeyi böldüren var
Mezarını kazmadan, akıl takın gezmeden
Örümcekle kollayıp, sinekle öldüren var

Bir virüsle yoklayıp, hidayete getirir
Çığ altında saklayıp, kurtarmaya yetirir
İnanıp da azmadan, son nefesi dizmeden
Gör! Senide haklayıp, ansız ömrün bitirir

Dedi sözü bitirdi, edecek bir sözüm yok
Baktı gözü bitirdi, gidecek yüzüm yok
Nasip aldım süzmeden, yol aldım huzmeden
Artık yazı bitirdi, kaybedecek güzüm yok…

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Mahallesi / Dursunbey

27 Mart 2020 Cuma

ŞU VİRÜS DE VAR MI KAŞ GÖZ


1
İlk belirti yüksek ateş, kuru öksürük sonrası Haftasına yavaş yavaş, nefes darlığı yapıyor, Hapşırmayla baş ağrıyor, böbrek yetmezlik sırası Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, gafil gözleri kapıyor. Salgın kayırmaz çölleri; enişte, elti, kayın Suyla sabunla elleri, yirmi saniye yıkayın Mesafe de hep ileri, bir metre de tıkayın Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, cahiller hala sapıyor. Öksürük ve hapşırıkta, tek mendil kullanıp atın Ya da bir kolu kırıp da, ağzı dirsekle kapatın Toka yapma sarılıp da, tedbir alıp riski satın Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, sanki kıyamet kopuyor. Göze, ağız ve buruna, elinizle dokunmayın Kapalı alan koruna, cam çerçeve kapanmayın Havlu yıkanıp kuruna, ama ortak kullanmayın Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, hala kötülük sepiyor. Doksan derece de suyla, yıkayın deterjan katıp Giysilere karşı böyle, mikroba yollar kapatıp Düzenli birer uykuyla, dinç kalın yeterli yatıp Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, her yerde zulüm tipiyor. Meyve, bol sıvı tüketip, dengeli beslenin sizde Gezmeyi de iptal edip, yurt dışına gitme tez de Gidip geldiysen sabredip, evinde kal kırıp diz de Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, ayaklar sokak tepiyor. Dezenfekte olsun her yer, temas edilince bakın Soğuklama varsa eğer, hiç ihmalsiz maske takın Ya tedaviye gidi ver, ya onlar gelsin bırakın Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, neden, kim ne napıyor?
2 Okuluna gidemeyip, Suriye’de bomba yemek Çamur ve çapak demeyip, kaçışırken bin bir emek Bir varil neft edemeyip, ağlayarak ölüme gülümsemek Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, insan insanı çapıyor? Demokrasi diye gelip, gezen postalla ezilmek Feryatlarla dehliz delip, kör kurşunlara dizilmek Ar, namus, talan edilip; Irak da evde büzülmek Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, insan insanı çarpıyor. Çoktan gelecekti gayrı, Libya hazırdı bahara Kalmadı kendine hayrı, yanıyor koca sahara Dalıp sevdiğinden ayrı, bebek doldu kıyılara Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, denizler ceset serpiyor. Afrika açlıktan ölür, biz yedik mi yeterince Mısır darbede boğulur, Yemen daha beterince Orta doğu yangını bulur, yanar sahalar derince Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, petrol eceli kırpıyor. Oluk oluk kanlarımız, nice dereden akar ya Uygur insanlarımızı, Çin zulmü ölüm kusar ya Keşmir’deki canlarımız, öz yurtlarında parya Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, canlar kanadın çırpıyor. Filistin bir hapishane, ilaç yok, yiyecek yoktur Elinde bıçak bahane, ölüme diyecek yoktur Katil İsrail bir tane, zulmünü giyecek yoktur Şu virüs de var mı kaş göz, insanlık kime tapıyor Yanar dünya harlandı köz, sualsiz kurşun serpiyor. Feyzullah kırca 25.03.2020 Akbaşlar Mahallesi / Dursunbey

VAKİT VARKEN


Rakı içer yaşarken, zemzem içer ölürken
Şarkı dinler kaşarken, Yasin seçer ölürken
Mini etek coşarken, kefen biçer ölürken
Allah'ım vakit varken, doğru yolunu göster.
Haramlara düşerken, ebedi dermek ister
Yollara şer döşerken, iyilik görmek ister
Cehenneme koşarken, cennete girmek ister
Allah'ım vakit varken, hakkı kulluğu göster.
Her naneyi yerken, tükenir kahir zaman
Lafı lafla deşerken, der; ‘Devir ahir zaman’
Namaz deyince erken, geçiyor zahir zaman
Allah'ım vakit varken, huzur yolluğu göster.
Gafil nefis isterken, günaha battık daldık
Defter amel beklerken, uyuduk yattık kaldık
Günlere gün eklerken, yılları sattık saldık
Allah'ım vakit varken, felah soluğu göster
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Mahallesi / Dursunbey

BOZUKSA


Paran bozuksa koy kenara
Lazımsa harcarsın bir ara.
Yaren bozuksa harca gitsin
Sonra açar gönlünde yara...
Feyzullah Kırca

KIRMIZI GÜLLER GONCASI


Kör cehalet olmuş künye, şirklere şirk ekliyordu
Karanlık doluydu dünya, dört göz ile bekliyordu
Vuslatın en muştusuna, zaman, an tekliyordu
Teşrif ederek geliyor, kırmızı güller goncası
Takvimlerden miladiydi, yıllardan beş yüz yetmiş bir
Babası Abdullah bundan, altı ay önce gitmiştir
Aylardan Nisan yirmiydi, gün yakın gece bitmiştir
Teşrif ederken gülüyor, kırmızı güller goncası
Annesi Amine düşte, beklenen güle kavuştu
Bin yıldır yanan ateş de, gizli bir elle soğuştu
Koca bir göl dolup kışta, girip toprağa sığıştı
Teşrif ederken biliyor, kırmızı güller goncası
Muhammed Mustafa adı, Haşim oğullarındandır
Halime hatunsa dadı, bolluk dolar evi handır
Altı yaşında oynadı, Anne en değerli candır
Ondan da yetim kalıyor, kırmızı güller goncası
Çok severdi de ondandır, yoktur bırakıp gidesi
Korkmalıydı torun candır, cehlin kötülük güdesi
Haşim oğullarındandır, Abdülmuttalip dedesi
Ondan da yetim oluyor, kırmızı güller goncası
Ebu Talip amcasıyla, tam da on üç yaşındaydı
Şam’da tacir tayfasıyla, gezen bulut başındaydı
Dur demek de çabasıyla, cehaletin dışındaydı
‘El emin’ namın alıyor, kırmızı güller goncası
Yirmi beş yaşında çıktı, ticarete Hatice’yle
Şam’dan aktı kervanları, bereketli neticeyle
Çok güzel etki bıraktı, adım atıldı zevceyle
İlk eşle yuva soluyor, kırmızı güller goncası.
İlk evladı kasım oldu, sonra Zeynep ve Rukiye
Ümmü Gülsüm ve Fatma, Abdullah’ı Mekkiye
Yesrip de doğdu İbrahim, onun annesi Mariye
Her şeyde hayır diliyor, kırmızı güller goncası.
Hira Nur’un sinesinde, başlar vahiyle ‘Oku’ emri
Altı yüz on senesinde, sonra saklanmak yok emri
Kalkıp halka inesin de, gönüllere doku emri
Alıp kör dehliz deliyor, kırmızı güller goncası.
Bıçağı kemiğe dayar, kızgın kum, kılıç keskiye
Mekkeli müşrikler duyar, hemen de başlar baskıya
Tüm yollarına taş koyar, derler ‘Al işler askıya’
Ne kadar put varsa eliyor, kırmızı güller goncası
Bırakmam dedi davamı, bu gözlerimi oysalar
Şu güneşi sağ elime, ayı sol ele koysalar
Teklif edip tüm dünyayı, eziyetlere doysalar
Vahdette huzur buluyor, kırmızı güller goncası
Aynı sene hakka yürür, Ebu Talip’le zevcesi
Onu hep korur amcası, destekti eşi evcesi
Ümit var ve sevgi bürür, olsa dertlerin devcesi
Kalpten yeisi siliyor, kırmızı güller goncası
Kâbe’den alırda Burak, Mescid-i Aksaya taşır
Oradan göğe çıkarak, Nebilerle selamlaşır
Çift yay arası durarak, yüce huzura ulaşır
Bak Miraca yükseliyor, kırmızı güller goncası
Baskılar arttı giderek, işi katle götürdüler
Kılıçla yere sererek, kafalarda bitirdiler
Kem sözde birlik ederek, kırk kişiyi getirdiler
Gözlere toprak salıyor, kırmızı güller goncası
Örümcekle kuştadır sır, görmeyen gözlere kaçar
Sevr’e iki gölge yansır, arayanlar kalır naçar
Sonra Medineli ensar, biat edip kucak açar
İslamı yaymak diliyor, kırmızı güller goncası
Eller dua, diller şiir, gözler ufka onu sorar
Medine yuva ve şehir, muhacirin gönle karar
Vahyi okur diller hep bir, tek din İslam bize yarar
Kol kola namaz kılıyor, kırmızı güller goncası
Feyzullah Kırca

26 Mart 2020 Perşembe

Hatırlatır (17 hece duraksız)


Rüzgâra kafa tutan yağmurların göllere dolması
Gecenin koynunda saklı, şılak yıldızların olmas
Her yaratılan varlıkların, mutlak bir son bulması
Mevla menziline hızlıca yaklaşmayı hatırlatır.
Her gecenin mutlaka aydın bir sabaha uyanması
Üşüten ayaz kışınsa, yaz mevsimine boyanması
Gelenlerin er ya da geç geri dönüşe dayanması
Mevla menziline hızlıca yaklaşmayı hatırlatır
Yağmurda ağlayanlarla gülenin belli olmaması
Her söz ve davranışımızın bir anlamının olması
İşe gelmese de haram ve helalin belli olması
Mevla menziline hızlıca yaklaşmayı hatırlatır
Aramızdaki birilerinin ansızın yok olması
Hiç serveti olmayan karıncanın bile tok olması
Zengin fakir ölenlere beyaz kefenin hak olması
Mevla menziline hızlıca yaklaşmayı hatırlatır
Varlığın düzen içinde yeryüzüne yuvalaması
Gün, ay, mevsim ve yılların birbirini kovalaması
İmamın öleni yıkarken su döküp ovalaması
Mevla menziline hızlıca yaklaşmayı hatırlatır
Her boşalan kabı dolduran, var kudretli bir çeşmesi
Kar ve dolu taneciklerinin çarpışmadan düşmesi
Çıkılan tüm yolların, sonunda kesin kez kesişmesi
Mevla menziline hızlıca yaklaşmayı hatırlatır
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbe
y

9 Mart 2020 Pazartesi

YOLUMUZ KIZIL ELMAYA


Bine yüz düşen orduyla, Alparslan yürür en önde
Ak tolgalıyla Ertuğrul, Söğüt’te kendi gününde
Osman Gazi onuruyla, dimdik çağların önünde
Ay yıldız Türk’e meşale, yolumuz kızıl elmaya…

Çağlayan bir nehir gibi, doğudan batıya aktık
Geçtiğimiz tüm yerlere, refahla huzur bıraktık
Dağ, çağ, koy ve tepelerde, saadete ön ayaktık
Ay yıldız Türk’e meşale, yolumuz kızıl elmaya…

Siper eder gövdesini, şehit dolu toprak için
Esen yelde dalgalanan, dalındaki yaprak için
Şahadete yürür erler, kan kırmızı bayrak için
Ay yıldız Türk’e meşale, yolumuz kızıl elmaya…

Huzurumuza ket vuran, zulme çatılır kaşımız
Eğilmedi hiçbir zaman, eğilmez gayrı başımız
Hürriyet haykırır her an, toprağımız ve taşımız
Ay yıldız Türk’e meşale, yolumuz kızıl elmaya…

Hoşgörü ve sevdamız var, canlara kaynar kanımız
Adımız Türkoğlu Türk’tür, göğe yükselir şanımız
Her yerde zafer anımız, bazen yansa da canımız
Ay yıldız Türk’e meşale, yolumuz kızıl elmaya…

Kavga edip duruyorsa, koca gölde iki balık
Mutlak geçmiştir oradan, İngiliz’den maaş alık
Uyandı uyuyan bir dev; sansan da uykuya dalık
Ay yıldız Türk’e meşale, yolumuz kızıl elmaya…

Abdülhamitler bir değil, üçüncüsü var geliyor
Tüm aşılmaz duvarları, azmiyle tek tek deliyor
Dost ve düşman sırtındaki, bütün urları biliyor
Ay yıldız Türk’e meşale, yolumuz kızıl elmaya…

Feyzullah Kırca


6 Mart 2020 Cuma

MELEKLER YOLDAŞIN





















Çamur atan birileri varsa; bil ki doğru yoldasın
Çünkü onların yapamadıklarını sen yapıyorsun.
Yaratanın rızasına, melekler de senin yoldaşın
Çünkü onların tapamadıklarına sen tapıyorsun

                                            Feyzullah Kırca