25 Aralık 2017 Pazartesi

NUN GİBİ SEVDİM


NUN GİBİ SEVDİM

Nun gibi sevdim seni, kıyam dokunmaya
Kollarım arasında, canımdan bir parçasın
Gözümde fer kalmadı, sağa sola bakınmaya
Vav oldum baş eğdim, tenimden bir parçasın.

Be gibi geri koyup, yaban çöle dışlama
Damağa vurup çıkan, tı olarak haşlama
Dünleri unutup da, hayalimi taşlama
Bedenim kurusa da, kanımdan bir parçasın.

Şu kısacık hayatta, değer mi yakınmaya
Ef’e, püf’e takılıp, tavırlar takınmaya
Sana ömür verenden, saniye sakınmaya
Sızlayan sağ ve sol, yanımdan bir parçasın.

Sevda dedikleri şey, sözler tekerlemesi
Sen düşleyen uykumun, rüya şekerlemesi
Karşında heyecandan, saç dibi terlemesi
Terlerime üfleyen, fanımdan bir parsçın

Sadakat kokar aşım, düz hikâye gerisi
Sen ki cana yoldaşım, güzel uyku perisi
Duyduğum nağmelerin, huzur veren verisi
Tez gel diye çağıran, çanımdan bir parçasın


Feyzullah Kırca

9 Aralık 2017 Cumartesi

DAVACI OLUR MESCİDİ AKSA


Hala kulak vermeyecek miyiz kur-an’a
Rahmet iner mi ona aykırı durana
Diline, eline vicdanına kilit vurana
Davacı olur ilk kıble Mescid-i Aksa.
Müslüman’ın uykusu gidiyor zoruma
Ey Müslüman bu nasıl davayı koruma
Dur diyemezsek bu zorba duruma
Davacı olur ilk kıble Mescid-i Aksa.
Âlemi İslam’ın diyarı, oldu kan gölü
Yılın her günü onlarca binlerce ölü
Koparken dalından annelerin gülü
Davacı olur ilk kıble Mescid-i Aksa.
Böyle sürecek mi hala bu haksız zillet
Nedir bu uyku hastalığı, ne bu illet
Sahip çıkamazsak emanete ey millet
Davacı olur ilk kıble Mescid-i Aksa.
İbrahim ile sara’nın yaşam alanı
Davut’un taht şehrinde Calut’un talanı
Süleyman’ın kutlu baş şehrinden kalanı
Davacı olur ilk kıble Mescid-i Aksa.
Rabbim denizden Kudüs’e gidin buyurdu
Musa ve Harun’un mısır sonrası yurdu…
Zekeriya ve Yahya’nın kanı doyurdu
Davacı olur ilk kıble Mescid-i Aksa.
Meryem’in melekler eliyle beslendiği
İsa rasülü doğurmayı üslendiği
İtikâf edip duvarına yaslandığı
Davacı olur ilk kıble Mescid-i Aksa
Babasızdı yaratandan şüphe edenlere
İsa hekim oldu gönül ve bedenlere..
Dur demezsek zulümde önde gidenlere
Davacı olur ilk kıble Mescid-i Aksa
Daha sigara keyfinden geçemiyorken
Tevhit ve ihlâs şerbeti içemiyorken
Kurtuluş yolunda çığır açamıyorken
Davacı olur ilk kıble Mescid-i Aksa
İsrail terörist, Siyonistler mizansız
Yapıp ettikleri her alanda izansız
Peygamberler diyarı kalırsa ezansız
Davacı olur ilk kıble Mescid-i Aksa.
Feyzullah Kırca

RAMAZAN UĞURLAMA İLAHİSİ


Kör şeytanlar zincirlere vuruldu
İftar ve sahur sofrası kuruldu
Seher vakti dualara duruldu
Uğurlar olsun ey şehri Ramazan
Elveda.

Gönüllere ilahi nur doldurdun
Hanelerimize huzur doldurdun
Müminleri Allah’a kul oldurdun
Uğurlar olsun ey şehri Ramazan
Elveda.
Seninle cennet kapıları açıldı
Sağanak sağanak rahmet saçıldı
Günahlardan itinayla kaçıldı
Uğurlar olsun ey şehri Ramazan
Elveda.
Biz yeni alışmıştık bitiyorsun
El sallayarak veda ediyorsun
On bir aylık yollara gidiyorsun
Uğurlar olsun ey şehri Ramazan
Elveda.
Seninle hak emrini eda ettik
Nefsimizin arzusuna set çektik
Fakirin yüreğine umut ektik
Uğurlar olsun ey şehri Ramazan
Elveda
Günde bir cüz okuduk mukabele
Otuz gün salâvatlar geldi dile
Sabredene ihsandın güle güle
Uğurlar olsun ey şehri Ramazan
Elveda
(Ramazan 2016) Feyzullah KIRCA

4 Mart 2017 Cumartesi

SENİN OLMAYANI SEVDİN Mİ HİÇ-5



Bütün gurbetleri alıp vuslatına sığınmıştım.
Aşkın resmini çizecek kadar ustaydım, ama yazıcısı sendin bu aşkın.
Basmadın, yazmadın, koymadın printerına, boyan bitmeden mıştın.

Ey insafına kurban olduğum peri kızı!
Hiç içinde kıpırdaşıp durdu mu bir sızı?
Her defasında unutmaya niyet edip, oturmak isterken tahtına.
Yeniden hatırlayarak uyandığın, bir zindan uykusu düştü mü bahtına?
Dua dua sana bakarken gözleri, ‘gelme bir daha, git’ dedi mi sözleri?

Her akşam daha bir iştahla açarken ezan çiçeği,
Daha sabahı görmeden niçin umutlarımı tüketircesine hiç açmamışa döner sanki?
Giden kendinden ne çok şey bırakıyor geri de hep hatıralar.
Kokusu sen kokan sabahları sevdin mi hiç? Gördün mü karanlığın akmazını?
İftarsız niyet edilmiş bir sahur gibiydi özlemin?
Nefsini sabra tabi tutmuş bir oruç gibi hissettin mi hiç, tattın mı aşk çıkmazını?
Sen; senin olmayan birini sevdin mi hiç?
Ben geçtiğin yolların özlemle bekleyen bekçisi,
Senli hayal kervanların konakladığı hanlardaki hancı…
Seher yelinin esişinde; kınalı elleriyle, ellerime değen yabancı!
Sen; senin olmayan birini sevdin mi hiç?
Hiç okutamayacağın şiirler yazdın mı sevdiğine,
Giydiremeyeceğin gök mavisi kazaklar;
Ya da gelincik çiçeği renginde kıpkırmızı fistanlar ördün mü hiç?
Beklediğinin gelmediği ufuklara bakarken, hasretin lügatçesine yazdın mı hiç?
Öylesine, sen diye birinin kapısını çaldığında; buldun mu hiç sevdiğini?

Yaptığım en büyük keşif ile
Bedenimin labirentlerle dolu girdaplarında seni buldum
Hep kuytu köşelerde seninle oldum, senin oldum.
Sahi sen bir ayrılık romanının sahnelerinde dolaşıp
Tek bir kelime edememişliğin acısını duydun mu hiç?
Gülüm sen hiç sevdin mi, senin olmayan birini?
Varoş sokaklarda yürüyüp giderken
Sevdiğinin ayak izlerinde gül işlemeli yastıklar,
Gölgesinde kalp desenli döşekler gördün mü hiç?
Yokluk ülkesinde mutlak varlık iken aşk;
ayrılık acısı ve yürek yakan hasretiyle aktı mı hiç gönlüne sevdiğin?
Kalmayı geçtim de, sen gitmeyi bile beceremedin…
Ben seni gökyüzünden bana bakan gözlerine bakarak yaşlanma ümidini sever gibi sevdim.
Biliyorum ayakların bir inat uğruna ayrılığa dolanmış,
Ne bende kalabilmeyi, ne dönmeyi beceremiyorsun artık.
Ama dedim ya sen döne mesen de, zaten gitmeyi becerememiştin.
Kalmıştın, hep yanımdaydın.

Feyzullah Kırca