25 Kasım 2009 Çarşamba

HUZURA KESTİ İÇİMDE AKŞAM GÜNEŞİ





Kurşun yeseydim yanmazdı bu kadar canım belki

Her fedakarlığa rağmen iyileşmeyen yara içimdeki

Beni delirten hicran’a çare bulmalıyım gönlümdeki

Huzura kesti içimde akşam güneşi, güler yüz beklerim



Kör bir bıçak gibi dilin, deler geçer beni her bir kelime

Beni sevdiğinden daha güzel okşuyor yel, gelinciği bile

Teninin her bir zerresi bana olan sevgini söyler, gelir dile

Huzura kesti içimde akşam güneşi, güler yüz beklerim



Boşluk hissederim göğsümde çabaladıkça kavuşmaya

Onulmaz yaralar büyütsen de içimde, doyamam bakmaya

Mecalim kalmadı sevdanın soğuk nehrinde kulaç atmaya

Huzura kesti içimde akşam güneşi, güler yüz beklerim



Umarsızca öyle bir bakış atıyorsun ki kanayan gönlüme

Hüzün sürgününü çektin acımadan oyuk oyuk yüreğime

Derbeder ettin beni ya, bulamıyorum söyleyecek kelime

Huzura kesti içimde akşam güneşi, güler yüz beklerim



Feyzullah Kırca

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

19 Kasım 2009 Perşembe

İNİLECEK ANSIZIN BİR DURAKTA


Özlediğin o güzel yarınları yaşarsın hep hayallerinde

Gülü severken dikenlerini yok saymayı çok istersinde

Dikeni var güllerin sen kabul etmesen de hakikatinde

Sonuçta inilecek ansızın bir durakta, sebebini bilmesen de



Gömmek yakışmaz sana deve kuşu gibi başını toprağa

Belki; yaradan için yaratılanı sevmek ateşten bir gül ağa

İpi kopmuş tesbih taneleri gibi dağılmayalım sola ve sağa

Sonuçta inilecek ansızın bir durakta, sebebini bilmesen de



Koyma bir kenara yüreğini, aç herkese gönül kapılarını

Ufku geniş olan ışığı gösterir, kimileri görür parmaklarını

Niye hıçkırık, iftira ve haksızlık kucaklar yalanın harmanını

Sonuçta inilecek ansızın bir durakta, sebebini bilmesen de



Birbirimiz hakkında konuşmayalım, birbirimizle konuşalım

Bırakalım bazıları parmağımıza baksın, biz ışığı gösterelim

Silgi kullanmadan resim çizme sanatı olan, hayatı çizelim

Sonuçta inilecek ansızın bir durakta, sebebini bilmesen de



Feyzullah kırca

Akbaşlar köyü / Dursunbey

17 Kasım 2009 Salı

BİR FATİHA OKU EMİ


Kulağın çınlarsa canan, hemen hatırla beni


Gün olur sensiz terk ederse canım, bu bedeni


Beklerim dört gözle gittiğim yerde canan seni


Kurban olduğum ruhuma bir fatiha oku emi






Hiç olmazsa esirgeme benden hak selamını


Ben yazdım sende yaz yüreğine benim adımı


Unutma aşkının hücresinde ölen aciz tutsağını


Kurban olduğum ruhuma bir fatiha oku emi






Saçların tel tel olup savruluyor rüzgar esince


Dudağın lal, dilin tatlı baldır, sesinse ip ince


İsmini sayıklamaktan ölürsem yar hece hece


Kurban olduğum ruhuma bir fatiha oku emi






Beni benden aldı sevda çiçeğim nazlı duruşun


Mor fistanın topuğunda sürünür gülüm upuzun


Son nefesimde de görünsün doyamadığım yüzün


Kurban olduğum ruhuma bir fatiha oku emi




Feyzullah Kırca


Akbaşlar Köyü / Dursunbey



AYRILIK OLAMAZ


İkimiz birer damla idik göl olduk

Yağmur gibi çiselerken sel olduk

Seninle ben bir bedende can olduk

Can! Bu aşkın sonu bir ayrılık olamaz

*

Bir buse verdin güzelim kiraz dudaktan

Kime ne seninle aramızdaki on bir yaştan

Uçuyorum evimin kraliçesi mutluluktan

Can! Bu aşkın sonu bir ayrılık olamaz

*

Bu hayat bizi sanıyor birer oyuncak

Dünyada lekesiz bir şey kalmıyor bak

Herkes kendine biçtiği rolunü oynayacak

Can! Bu aşkın sonu bir ayrılık olamaz

*

Güzelim seninle güldü bu delibaş

Akmasın ela gözünden bir damla yaş

Yeri geldi ettin beni bir güzel traş

Can! Bu aşkın sonu bir ayrılık olamaz

*

Biz olduk aşkın tomurcuğunu büyütenler

Tutunduğumuz yerinden bu hayatı sevenler

Tipi yüklü ayaz kışa düşse de rehin günler

Can! Bu aşkın sonu bir ayrılık olamaz


Feyzullah Kırca

Akbaşlar Koyu / Dursunbey


4 Kasım 2009 Çarşamba

VAKTİMİZİ BOŞA HARCAMASANA





Sabahı bekleyen derin suskunluğun ardında

Yalnız ve zifiri gecelerin soğuk karanlığında

Uyumak güven verir kadınım sıcacık bağrında

Pösteki saydırıp vaktimizi boşa harcamasana



Bazen kalbini kırdığıma üzülürsün bilirim

Haklısın sevdiğim kıymet bilmezin biriyim

Oluyor işte özür dilerim, başka ne yapabilirim

Pösteki saydırıp vaktimizi boşa harcamasana


Gülümse hadi biraz, eğme hemen güzel çehreni

Biliyorsun kendimden bile çok seviyorum seni

İstemeden kırdığımda ne olur affetsen de beni

Pösteki saydırıp vaktimizi boşa harcamasana



Feyzullah Kırca

Akbaşlar Koyu / Dursunbey

GİDECEKSİN





Hakikatler sonsuzluktur, hatalar fani

Doğruluktan zarar görsen bile ey fani

Doğru söyle sözünü, doğru yap amelini

Kaybettim dediğini kazanıp gideceksin



Yıllar düşman olur, dostluk ise vefasız

Kalırsın bir başına dünya hayatı acımasız

Sonra iner başın yastığa alemden umarsız

Dünya için unutulan hayal olup gideceksin



Sınamışım ben uzaklığın birliğe ihanetini

Hor görme üç günlük dünyada kardeşini

Kurtlar, böcekler yer ortada kalan leşciğini

Seni sevenler için bir hayal olup gidersin



Puştlar panayırında doğruları aramaktan

İyilik ve güzelliklere doğru yol almaktan

Bıkma atını Allah yolunda mahmuzlamaktan

Umut ettiğin cenneti kazanıp gideceksin





Feyzullah Kırca

Akbaşlar Koyu / dursunbey

2 Kasım 2009 Pazartesi

NELER ÇEKTİ BU MİLLET

Şu koskoca uçsuz bucaksız dağdan

Benim köyümün yanındaki bağdan

Eceliyle ölenden ve yaşayan sağdan

Haberdar mıyız yaşadığımız çağdan

Feragatte edilmez ki bir el yağdan

Diğer el dipsiz kavanozdaki baldan

Neler çekti bu millet ya hakikaten

Kendini elit sanan insafsız zorbalardan

Birde mahalle baskısı diye bağıran

Durduk yere ortalığı ayağa kaldıranlardan

Hal bu ki onlarda vatandaş olaraktan

Ne farkları var ki hakkıyla askerlik yapandan

Vergi ve benzeri her görevi fazlasıyla yapandan

Vatan için çoğunlukla ölen çobandan



***

Acep vazgeçerler mi milletimize nifaktan

Tavşana tut deyip, tazıya geliyorlar kaçtan

Güzel ülkemin insanını birbirlerine kırdırmaktan

Kurtulursak bir gün iki taraflı oynamaktan

Ayakları baş, başları ayak yapmaktan

Kendi ayaklarımıza kurşun sıkmaktan

Hakikaten felah bulurdu milletim çoktan



***

Havada belirdi bir parça beyaz bulut

Benimse kalbime doğdu biraz umut

Selam söyledik eskiden dostlara somut

Götüren kişi kendi hesabına hep unut

Alacağına pembe saraylardan konut

Dünyayı karış karış seyahatin yolunu tut

Her uğrakta kendine bir dost tut

Sana yapılan kötülüğü, hoşlanmadım de unut

Bir güler yüzü ise hep aklında tut

Söz gümüş ise altındır arkadaş sukut

Hakkını ararken bile ey ademut

Kendini kötülük ve nifaktan uzak tut

İstersen alacağını ahiret için unut

Ama mutlaka vereceğini not tut

Benliğini kul hakkından ırak tut

Kurtuluşunu istesin ins ve melekut

Allahın rızasına doğru yol tut



***

Ayaküzeri gelir düşerse her kedi

Kim ne derse desin elbet var bir hikmeti

Bu topraklar barış ve hoşgörünün memleketi

Sevginin anayurdunda acımasızca ihaneti

Bırakalım kindarlığı, düşmanlığı ve nefreti

Sınanmıştır birbirimize uzaklığın ihaneti

Sis çöker dağlara, dağlar ise heybetli

Ayaz kışa döner, rehin günlerin yükü tipi

Gülü koklarken yok sayamazsın dikenini

Daimi düşmanlar gösterirken bize dostaniyeti

Kaşımışlardır hep gülümüzün dikenlerini





Feyzullah Kırca

Akbaşlar köyü / Dursunbey

KISACIK ÖMRÜN SIĞINAĞINDA

Avucuna kına yakmış gönlümün güzeli

Bir bakışıyla deler sinemi ne de cilveli

Bilmez ki halimi, kurban olduğum gamzeli

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Gönlü bir kale gibi onun, etrafı kalın surlu

Gamzelerine bir buse vermek ne de zorlu

Yaz gününde incecik giymişte fistanı morlu

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Gözlerime bakar bakar işveli edayla güler

Benim sevgiyle uğraşacak gönlüm yok der

Yine de yolunda ölecek bir kurban ister

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Hırları tükenecek bir gün hiç istemese de

Sis çökecek güvendiği dağlara çok üzülsem de

Kalbimi kırdığına üzülecek belki son nefesinde

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Dilim hicabından lal olursa da onu anarken

Kalbim yine üzgün onu andımda derinden

Çalar gibi harcadı sevgimi gökyüzü titrerken

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



İçimdeki sızı durmaz yarim yarim der kanar

Çırpınan arzularım ise avucu kınalımı arar

O da bilir artık, boşa geçen her dakika zarar

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Feyzullah Kırca

Akbaşlar Köyü \ Dursunbey

BİR DUACI BEKLERLER

Fani dünyadan konup göçenler

Üzerlerinde çeşit çeşit ot bitenler

Kimisinin mezarı yanında selviler

Kendileri için bir duacı beklerler



Dört kişinin omzunda gitti naaşları

Başuçlarında hüvel baki taşları

Dökülmüş lime lime saç ve başları

Kendileri için bir duacı beklerler



Çürür toprağa karışır nazik tenleri

Acep söylemiş mi rabbini dilleri

İsterler cennet bahçesi kabirleri

Kendileri için bir duacı beklerler



Kimisi günah kar, kimisi erenler

Allah ve rasülüne gönül verenler

Ebedi saadet ve kurtuluşa erenler

Kendileri için bir duacı beklerler



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

YÜCE MEVLAM RAZI OLSUN

Edeple, erkanla, hayayla libas giyenler

Haramlardan azade olup, helal yiyenler

Yaradılanı yaradan dan ötürü sevenler

Yüce Mevlam razı olsun dilerim sizlerden



Azı sarhoş edenin çoğu da haramdır

Boşa geçerse günün giden zamandır

İnsan allah’ın tevdi ettiğiyle sınanandır

Yüce Mevlam razı olsun sınanan kuldan



Sadece canlarımız var tende emaneten

Eriyen mum gibi hayatlarımızdır tükenen

Gözyaşımız olsun hıçkırıklarla yastığa dökülen

Yüce Mevlam razı olsun affına ağlayandan



Kesilecek dünya ya ait ilişkin, ne varsa

Akıllı insan şeytanca duygularla yaşarsa

Hayat damarlarının her bir zerresi tıkanırsa

Yüce Mevlam razı olsun tövbe edenlerden



Öfkeyle, kinle, nifakla yaşamaktan vazgeç

Dedi kodu yapma, yapanı dinleme düz geç

Nefsi Emmarenin isteklerine olasın süzgeç

Yüce Mevlam razı olsun Salihlik dileyenden



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

UMULMAZ MI

İnsanlar öldüğünde kalacak, varsa eseri

Merkepler öldüğünde ise ancak eseri

Bir gaflet var üzerimizde, hayatlar serseri

Umulmaz mı cennet suyu kutlu kevseri



Beşer geçmiş yırtıcılıkta azgın sırtlanları

Yiyiverir dişsiz gördü mü diğer insanları

Çalar ya üzerimizde kötülük tamtamları

Umulmaz mı tadı tarifsiz cennet şarapları



Alemi benim, beni de kendim için yarattı

Kendisini bulmam için fani dünyaya bıraktı

Derdimizi verip biz kullara, dermanını arattı

Umulmaz mı dermanı, acep neden arattı



Altın telle ilmek ilmek dikseler ağzımı

Tekbir ses duyarlar yoklayanlar nabzımı

Allah! Her şeyi bildiğinden yazdı yazımı

Umulmaz mı felaketlerde rabbin yardımı



Birini bıraktı dünyaya, yüz rahmetinden

Anneler sever bebeklerini işte bu sebepten

Cennet kazanılmaz ki, bihaber meşakkatten

Umulmaz mı kalan doksan dokuz rahmetten





Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

MESELELER ÇOKGEN

Meseleler tek yönlü değil ha bilesin

Çift yönlü, hatta çokken mi desem

Herkes baktığı yerden anlatır, de dersen

Özünü kavrasak olayların olmayız kurdeşen





İdare dediğin kırk ayaklı, büyük bir dev

Hele yan bak birine, ne kadar seversen sev

Ademoğlu aynanın karşısında koca bir dev

Hoşgörü olsa olmaz zararı, kardeşe kardeşin





Yosunlar vardır der şair; kendini meşe sanan

Tosunlar vardır sonunda kalleş düve çıkan

İnsanlar vardır üstünde geyili elbise olmayan

Elbiseler vardır içinde dürüst insan olmayan



Kimi zenginlikle sınanır farkında olmadan

Kimi bilgisiyle denenir kendisine verilen

Hastalık, güzellik, yetenek hepsi birer imtihan

Fakir bırakılır kimi, rabbine edecek mi isyan



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

YA RAB NASIL

Boran kuşunun gözündeki bir damla yaş

Secde eder sana ağaçlar, çiçekler ve taş

İnsanoğlu akıbetine akıtmazsa gözünden yaş

Ya Rab nasıl umar cenneti bu akılsız baş



Allahın adıyla başlamıyorsak her bir işimize

Ölümlerden ibretler almıyorsa beher kişi

Toplum hoş görüp kabulleniyorsa esrar keşi

Ya Rab nasıl güvende olur mazlum kişi



Şer güçlerin oyun ve nifakına olalım uyanık

Onlar olsun ister her zaman sular bulanık

Olursa müslümanın ayağı birbirine dolanık

Ya Rab nasıl güvende olur aziz vatanımız



Elbet kutsal, elbet güzeldir İslam dini

Bağrına basar imanlı milletim aziz şehidini

Cehalet batağından kurtarmıyorsa kişi kendini

Ya Rab nasıl emin olur senin razı olacağından



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

SELAM OLSUN

Vatan toprağını ölerek korumada

Hayat yolculuğunun ilkbaharında

Gelibolu muharebesi meydanında

Canlarını verenlere selam olsun



Kendisi susuzluktan ölecek iken

Önce öbür yaralılar diyerekten

Arkadaşı için kendinden geçerekten

Yaşamaya ölenlere selam olsun



Yedi değil, tam onyedi düvelden

Pervasızca ülkemin üzerine gelen

Düşmana Çanakkale boğazını dar eden

Şanlı vatan evlatlarına selam olsun



Bebeğinin örtüsünü topa örten

Düşmana göğsünü siper eden

Çanakkale geçilmezi tarihe kaydeden

Şanlı şühedamıza selam olsun



Düşman mermisi üzerine yağarken

Beyaz mendili çekip göstererekten

Düşman askeri tamda ölecekken

Barış için koşanlara selam olsun



Vatanın toprağının dört köşesinden

Balıkesir Lisesi son sınıf ahalisinden

Akbaşlar köyümün kırk altısından

Vatana kurban olanlara selam olsun.



Feyzullah Kırca

Akbaşlar köyü / Dursunbey

ALLAH’IM

Attığım her türlü umut varı adımda

Verdiğin havayı huzurla soluduğumda

Ağaçlar yeşerip çiçeğe durduğunda

Sonsuz kudretini idrak ederim Allah’ım



Kuru ekmekten başka yiyeceği olmayan

Kucağında bebeğiyle hıçkırarak ağlayan

Biçareleri görünce, umuttan gayrisi olmayan

Sonsuz ilim ve merhametine güvenirim Allah’ım



Nefsim hep beni kötülüklere sevk ettiğinde

Münker-Nekir ebediyete geldin kalk dediğinde

Amelinden gayrisi garip kulunu terk ettiğinde

Sonsuz affına ve mağfiretine sığınırım Allah’ım



Toprak bir damla suya hasret kaldığında

Mahlukat güneşin yakışından kavrulduğunda

Tufanlar eşyayı havaya kaldırıp savurduğunda

Sonsuz bağışlanma ve merhamet isterim Allah’ım



Üzerinden bizi atmak istercesine yer sarsıldığında

Günahlarımıza isyan edercesine deniz kabardığında

Dalga dalga tusunamiler üzerimize geldiğinde

Sonsuz şefkat ve merhametini dilerim Allah’ım



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

KUL OLMANIN YOLU

Allah a kul olmanın yolu zekattan geçer

Bol keseden veren bereketin fazlasını biçer

Olmayanın vereceği bir güler yüz yeter

Allah alemi ilahi de onları bize tac eder





Havaici asliye dahil değildir yapılan hesaba

Nisap miktarı malı olan zengin tabidir zekat’a

Rabbimin rızasını umarak verenler erer sevaba

Vermeyenler düçar olur, iki cihanda da cezaya





Fıtır sadakası da korur biçare, emmare-i nefisleri

Bu sayede olur olmayanların bayramlık elbiseleri

Varlık aleminin maliki sever, Salih amel işleyenleri

Ancak bu sayede, belki cennete kabul eder bizleri





Teslimiyet anahtarı şahadeti dolayanların dillerine

Hak yoluna gidenlerin asa olayım ellerine

Onu hakkıyla sevenler ihlas katar amellerine

Yüce mevlam tek dermanım cümle dertlerime





Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

KUL HAKKI

Kullar haydan gelen Hu’ ya gider derler

Buna rağmen haram helal demez yerler

Alınları terlemeden yemeyi severler

Bilmem ki kul hakkını nasıl öderler



Komşuları aç iken, tıka basa tok yatarlar

Biri yardım dağıtsa, önce onlar kaparlar

Şu fani dünya da, mala ve mülke taparlar

Acep gafiller kara toprağa nasıl yatarlar



Dedi kodu haramdır, bunu da iyi bilirler

Kardeş eti demezler çiğner çiğner yerler

Birde üzerine besmele gibi sebbederler

Kul hakkı getirmeyin diyen Allah’a ne derler.



Feyzullah der ki ey güzel Allah’ın kulları

Hoşgörü ve yardım severlik gibi erdemler olmalı

Dürüstlük bizim en büyük servetimiz olmalı

Cehennem değil, cennet bizim yolumuz olmalı



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü İmam Hatibi

FARKLI OLSA DA

Sevse ne olur birbirlerini tüm insanlar

Bulunur her devirde şeytanlık satanlar

Çatlatılmalı artık nifak tohumu kusanlar

Farklı farklı olsa da konuşulan lisanlar



Küçük bebekler nasıl beklerse annelerini

Bahar bekliyorsa renga renk çiçekleri

Vadesi gelenlerin yoktur kaçacak yeri

Farklı farklı olsa da defin edilme şekilleri



Güzellik bakan kişinin gözündedir ezelden

Bakılanı güzel eyleyen başkası değil gözden

Bitecek iyi kötü başlayan her serüven

Farklı farklı olsa da menziller kat edilen



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

DÜŞMEDEN DARA

Düşmeden dara,

Yürümeden mezara,

Akibetimizi bilmediğimiz yollara,

Hakikati, hakikatimizi;

Hakikatin peşinde ara.

Düşmeden dara.



Dünya yalan ve dolan

Gel birazda sen oyalan

Hak, hakikat ve adalet

İslam ahlakında şecaat,

Peygamberden iste şefaat.



Arkana dön bir bak

Gerekli biraz uyanık olmak

Ömür biter, bitiyor heyhaat.

İslam ahlakında şecaat,

Peygamberden iste şefaat.



Neyin var zulan da

İşimize yarayacak o anda

Huzur-u ilahi zamanın da.

Çalamadım, çarpamadım diye

Dizlerini dövme,

Haksızlıkları ise asla övme.



Hayat geçici, imtihana geldik

Gerçeklerden haberdar edildik.

Lakin hakikatleri görmezden geldik.

Görmek gerek hakikati,

Aramak gerek hakikati,

Bulmak gerek hakikati,

Koşmak gerek hakikatin peşinde.



Son pişmanlık fayda vermez

Verilen mühlet sona erince

Kabir denen yerer yerleşince

Münker nekir gelir peşince.

Rabbin kim? Dinin ne deyince

Acaba olur halimiz nice.



Düşmeden dara,

Yürümeden mezara,

Akibetimizi bilmediğimiz yollara,

Hakikati, hakikatimizi;

Hakikatin peşinde ara.

Düşmeden dara.



Feyzullah Kırca

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

KISACIK ÖMRÜN SIĞINAĞINDA

Avucuna kına yakmış gönlümün güzeli

Bir bakışıyla deler sinemi ne de cilveli

Bilmez ki halimi, kurban olduğum gamzeli

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Gönlü bir kale gibi onun, etrafı kalın surlu

Gamzelerine bir buse vermek ne de zorlu

Yaz gününde incecik giymişte fistanı morlu

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Gözlerime bakar bakar işveli edayla güler

Benim sevgiyle uğraşacak gönlüm yok der

Yine de yolunda ölecek bir kurban ister

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Hırları tükenecek bir gün hiç istemese de

Sis çökecek güvendiği dağlara çok üzülsem de

Kalbimi kırdığına üzülecek belki son nefesinde

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Dilim hicabından lal olursa da onu anarken

Kalbim yine üzgün onu andımda derinden

Çalar gibi harcadı sevgimi gökyüzü titrerken

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



İçimdeki sızı durmaz yarim yarim der kanar

Çırpınan arzularım ise avucu kınalımı arar

O da bilir artık, boşa geçen her dakika zarar

Bense üşüyorum kısacık ömrün sığınağında



Feyzullah Kırca

Akbaşlar Köyü \ Dursunbey

YİNE GELİRMİSİN?

Yine gelir misin?

Şenlik var, Söğüt’e gel desem

Türk’ün yükseleceğini müjdelesem

Gel, ne olur gel desem

Ve seni beklesem

Bilecik’teyim gel desem

Yine gelir misin?



Yine gelir misin?

Ertuğrul atanın hatırına

Muhammed Mustafa aşkına

Yalvarıyorum gel desem

Ve seni beklesem

Söğüt’teyim gel desem

Yine gelir misin?





Yine gelir misin?

İlke, cesaret ve sevdanla

Yüreğin, cesaret ve azminle

Özlüyorum gel desem

Ve seni beklesem

Ertuğrul yurduna gel desem

Yine gelir misin?



Yine gelir misin?

Bu millet seni bağrına basar

Böyle ayrılık bizi yasa boğar

Yastayız gel desem

Yörük çadırına gel desem

Yine gelir misin?



Yine gelir misin?

Meğer seni ne çok severmişiz

Gördün mü? Gittiğine ağladığımızı

Ağlıyorum gel desem

Ve seni beklesem

Ağlamayacağım gel desem

Yine gelir misin?



Yine gelir misin?

Muhabbetimiz kucak kucak

Aradık sizi binlerle, köşe bucak

Havalar ısınacak gel desem

Ve seni beklesem

Üşütmeyeceğiz gel desem

Yine gelir misin?



Feyzullah Kırca

ÇIRPINAN ARZULARIM

İlk defa görüyormuş gibi baktığımda gözlerine

Anlam veremiyordum, gözlerinin aksine sözlerine

Bir buseyle dokunsam şefkat dolu beyaz ellerine

Acep nihayete erer mi senin için çırpınan arzularım



Sevenler sevdanın her türlü zorluğuna katlanır

Ölene üç gün, sevdiğine ise bir ömür ağlanır

Çalar kalbini, vermez geri, arzuların bağlanır

Acep kavuşur mu sevdiğine çırpınan arzularım



Hüzünlere göç eder her günün sabahı yüreğim

Gözümün hapsinden şöyle bir geçsin ki göreyim

Ben sevda bölüğünde kıdemli bir askerim

Acep alır mı bir gün teskere, çırpınan arzularım



Dil hicabından lal olur senin ismini anarken

Bedava diye harcadın sevgimi gökyüzü titrerken

Bir ordu iblis mangası aşkımızın kanına girdiler

Acep aşkına karşılık bulur mu çırpınan arzularım



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

HASRETİN BİR LAHZA DİNMEDİ

Gözlerinin kalbime değdiği o günden beri

Bir yara kanıyor yüreğimden, usulca içeri

Yıkılmış gitmiş olsa da tüm senli umut ışıkları

Hasretin bir lahza bile dinmedi sevdiğim inan



Aldırma hasretin hüzün değdirse de gözlerime

Beyaz kelebekler göç eder seni düşününce içime

Kaçsam da rüyalarımdan sen zarar görme diye

Hasretin bir lahza bile dinmedi sevdiğim inan



Sanki göğün mavisinden almış gözlerin rengini

Cemalin de tatlı bir gülümseme almış yerini

Bulsam da yanımda yıldızlardan yoksun geceleri

Hasretin bir lahza bile dinmedi sevdiğim inan



Vakit geldi ve kalktı istasyondan son tren

Ey hilal kaşlı beni o trene zorla bindiren

Bindirsen de olmadığın trene mecburen

Hasretin bir lahza bile dinmedi sevdiğim inan



Bari Ahirette kavuştursun bizi, bize can veren

Kurşun bakışların, mevzilenmiş yüreğinden gelen

Var elbet şu fani dünya da bana da değer veren

Hasretin bir lahza bile dinmedi sevdiğim inan



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

KOPARABİLİR Mİ SENİ

Sözcüklere yüklemeye çalıştığım duygularımsın

Gece ile gündüz ne kadar ayrıysa birbirinden

Birisi sensin birisi benim iki kürek kemiğimden

Ayrılıp gitmek koparabilir mi seni benden



Senli yalnızlığımla buz tutmuş yatağımda

Yetim bırakmakta ne yatarken koynunda

Sevgimden bunaldığın gecelerin sabahında

Bırak beni demen koparabilir mi seni benden



Boşa kürek çekmekte varmış sevda denizinde

Bıçak atıyorsun ya acımasızca senli düşlerime

Bazen bu yüzden ağrılar giriyor ense köküme

Kaçırman dudaklarını koparabilir mi seni benden



Çok tatlısın canım yine de benim sarı şekerimsin

Kanadını süzmüş yavru keklik gibi sekersin

Bir ömür boyu benimle hayatın kahrımı çekersin

Gideceğim demen koparabilir mi seni benden



Bitmeyen masmavi rüyalarımda hep sen varsın

Sevgimiz gönlümüzün ta derinliklerinde kalsın

Her sabah yeniden başladığımız sevdamız olsun

Yeter deme, desen koparabilir mi seni benden



Feyzullah KIRCA

ANSIZIN GİDERSEN

Seni taşımak menekşe gibi göğsümde

Çiçek gibi görmek çiçeklerinde ötesinde

Seni gururla taşımak hep namusun akında

Huzur verir bana sevdamın da ötesinde



Korkuyorum, bu sevdayı benden alıp gitme

İçimde yeşeren baharları söndürüp gitme

Figan düşer denizlere canan, bırakıp gitme

Kimsesiz kalır yüreciğim sen çekip gidersen



Bir dal gibi koparma sevinçlerimi benden

Eksilmesin ceylan gözlerinin sevinci senden

Nazlı çiçeklerimiz solar gülüm sen gidersen

Endişem sönmez ki kalacağını müjdelesen de



Neyim var neyim yok hepsini sana versem

Deniz gözlüm sana güller, menekşeler dersem

Ödeyemem hakkını önüne dünyayı sersem

Demiyorsun ama ya ansızın istemeden gidersen




Feyzullah KIRCA

BİR ANLIK YASIMI TUTARMISIN

Hayalim hayalin ile kavuşurken bir yerlerde

Sen uzakta olsan her an her daim

Ve hiçbir zaman gelmeyecek olsan ne fark eder.



Uzakta olsan da hiç ayrılmadık ki biz seninle

Sözcüklere yüklemeye çalıştığım duygularımı

Dinlemesen ve bana kulak vermesen de

Sana olan aşkım biter mi sandın ey selvi boylu dilber.



Sen benden uzakta kalmayı seçtin diye

Yüreğim seni silip atar mı sandın ey selvi boylu dilber



Ayaklarım beni sana gelmek için zorlarken

Sen rahatsız olmayasın diye gelememek,

Sana koşarcasına gelmek isterken

Ayaklarıma prangalar vurup uzakta kalmak

Benim için kolay mı sandın ey selvi boylu dilber.



Delicesine aşkımı, gözü kara sevdamı

Anlatmak bu kadar kolay mı sandın ey selvi boylu dilber.



Hiç yaşanmamış bir ömür gibi

Ansızın bir resim düşer hayal de olsa gözlerime,

Gözlerinin silüeti gelir gözlerime

Gülümseyen gözlerini görürüm her daim karşımda.

Göz açıp kapar gibi geçiverdi seneler

Sana doyamadım, hayalinde olsa bakmaya kıyamadım.



Kapanırsa gözlerim ansızın

Hayatımın son yaprağı hayalin,

Hayalin de düşerse ömrümün takvim yaprağından

Sen bir şey hisseder misin ey selvi boylu dilber



Sevgimi anlamasan da, bana değer vermesen de

Beni severdi, bana Beyaz Kelebeğim derdi

Der misin ey selvi boylu dilber.



Ya sen ey Hicran yaram diğer sevgilim

Beni severdi, bana Sarı Şekerim derdi

Der misin ey narin belli dilber



Ya sen ey bana dört dünya gülü veren canım sevgilim

Beni severdi, bana Beyaz güvercinim derdi

Der misin ey güzelliğini ve muhabbetini benimle paylaşan dilberim.



Maalesef bugün hayatı sona erdi

Diyerek, tutar mısın,

Tutar mısınız acaba bir anlık yasımı.

Döker misiniz birer damla göz yaşını.





Feyzullah kırca

SENİN OLMAYANI SEVDİN Mİ HİÇ

Sen hiç duydun mu başka bir yüreği


Kendi göğsünde atar gibi...

Üzüldün mü,

Yanaklarından süzüldü mü,

Hiç bir başkasının gözyaşları...

Yabancı hıçkırıklar gelip

Düğümlendi mi göğsünde...

Düşündün mü geceleri

Hiç senin olmayan birini...

Gördün mü hiç?...

Senin olmayan rüyalar gördün mü...

Senin olmayan birini sevdin mi?

Gökyüzüne baktın mı hiç?,

Yüreciğine yıldızlar düştü mü...

Güneş doğdu mu

Her gecenin sonunda ?

Uyandın mı hiç

Başka birinin sabahına?

Hiç sevdin mi sen,

Duydun mu başka bir yüreği

Kendi göğsünde atar gibi...

Gülümseyişini hissettin mi hiç

Belli belirsizce onun?

Hissettin mi dudaklarını,

Senin dudaklarındaymış gibi,

Dudaklarını yakın... Sıcacık...

Hiç sevdin mi senin olmayan birini?

Senin olmayan bir şehirde,

Bir gecede,

Bir bedende yaşadın mı hiç?

Senin olmayan bir hayatı

Yaşadın mı hiç onunla,

Ama ondan habersiz...

Sen hiç gerçekten sevdin mi

Senin olmayan birini ....?

O öyle istediği için ayrı yaşadın mı sevdiğinden...



FEYZULLAH KIRCA

Dursunbey Akbaşlar Köyü İmam Hatibi

ÖĞRENEMEDİM

Hayat mektebinde,


Kabuk bağlamış yaraya inat nefes almayı,

Karanlığa inat,

Bir mum ışığında yaşamayı öğrendim.

Öğrenemediğim tek bir şey vardı;

Unutulduğumu bile bile

Ölümüne severken unutmayı öğrenemedim.





Kuru ekmekle,

Tuza banıp karın doyurmayı,

Senin o gülümseyen güzel yüzüne inat

Hayatla her an savaşmayı öğrendim.

Öğrenemediğim tek bir şey vardı ;

Gelmeyeceğini bile bile

Yetim yüreğimle sensiz yaşamayı öğrenemedim.



Her karanlık geceden sonra

Aydınlık bir sabaha uyanacağımı,

Nehir olup aksa da gözlerimin yaşı

Bir gün güneşle kuruyacağını öğrendim.

Öğrenemediğim tek bir şey vardı;

Dönmeyeceğini bile bile

Mavilere sensiz kanatlanmayı öğrenemedim.



Severken unutmayı

Bir türlü öğrenemedim..

Tek kusurum buysa; Özür dilerim..!



FEYZULLAH KIRCA

HUZUR DOLUYUM

Sevgiyle bakarken gözlerime gözlerin

Gizem dolu bir ömür yaşatır sözlerin

Gökyüzünde yıldızları sayarken geceleri

Şebnemleri süzer güvercinim kirpiklerin



Güneşin doğuşudur bana gülümsemen

Güzel yaratmış Allah seni çiçeklerden

Sarı saçların ellerimin arasında kayarken

Dünyadaki cennetini bulur sanki ellerim



Yüreğimdeki karanlıkların sokak lambası

Gözlerin masmavi okyanusların kan kası

Beni orada sakla, orası huzur bankası

Ne yana baksam yolumu gözleyen gözlerin



Ürkek sevdalar değmesin sevdamıza

Eylül ruzgarı şakısın şarkısını kulağımıza

Ağustos güneşi sıcaklığını sunsun yuvamıza

Sarsın bedenimi canan, yumuşacık ellerin



Benimlesin ya canım, huzur doluyum

Kendimi rahatça uykuya bırakıyorum

Gün boyunca ayrı da olsak, huzurluyum

Çünkü var benim de yolumu gözleyenlerim



Coşkun pınar gibi sana koşar dizlerim

Yuvamı süsledi can kucağıma verdiklerin

Kurak toprağım da biten menekşelerim

Allah’ımdan sizi bağışlamasını dilerim



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

SENİ ÖYLE ÖZLEDİM Kİ GÜL YÜZLÜM

Seni öyle çok özledim ki gül yüzlüm

Neşe dolu gülümseyişin, mavi gözlüm

Yeşerir bahçelerim gelişinle, canlanır özüm,

Huzur bulur yanında şu yaralı gönlüm



Sevgi dolu bal akan dilin, güzel sözlerin,

Beni baştan çıkarmak için mi güzelliğin,

Etkilemek için sanki beni sihirli sözlerin

Öyle hoş naz eder ki baygın kirpiklerin



Her sabah yeni sevinçlere göç ederim

Seninle başlar dünya ya ait özlemlerim

Ayazda kalmış gibi titrese de bedenim

Temas etmeden uyuyamam tenine tenim



Sevgi kimi fethedeceği bilinmeyen bir akın

Her bir zerresi kurumadan hayat damarlarının

Kavuştuğu gibi kıyıya, denizdeki dalgaların

Sana kavuşayım ki, sarılsın bana kolların



Yorgun düştüm aklımı yanında hissetmekten

İmtina et dönüşü olmayan yollara gitmekten

Gözlerimdeki senli umutları tüketmekten

Gel her yerinde adın yazılı kalbimle gitmeden



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

BENİM ÖZLEMLERİM VAR

Benim özlemlerim var;


Kendimce sakin

Gökyüzüne yazıyorum adlarını

ilk aşkım! Hicran! ve yanımdaki sevdam!

Geride yakıp kendimi

Savuruyorum küllerimi onları düşündükçe.

Ben özlemlerdeyim, özlemlerinse bende

Yumak yumak örmüşüm kendimi Özlemime.



Benim özlemlerim var;

Yangın yangın içimde

Söndürmeye çöllerden su gerek

Sevdalarım cam kıymıkları gibi yüreğimde

Ben ki aşklarımın sevdalısı

Ben ki pencerelere suskun adam

Ben ki umutların deli rüzgarı

Hadi Özlemlerim yakın suretimi aynalarda

Görün, işitin ve ses verin bana:

Sessizce haykırın gözlerime bakarak

Biz de seni seviyoruz deyin.

Ben öyle çok seviyorum ki sizi

Kendimi tutsak etmişim size



Ben sizin zindanınızda

Boynumda en büyük prangalarla yaşamaktan çok mutluyum.

Tütsü yakarken her gece mavi umutlara

Yelken açıp hayal okyanuslarına

Bekliyorum su üstündeki ayak seslerinizi

Ve siz üçünüz;

Bir an gibi bir kan gibi bir can gibi aklımdasınız.



Benim özlemlerim var;

Kapıları kilitli bana ikisinin

Benim özlemlerim var;

Sevdalarım ve mutluluklarım.

Aha bak şuramda, tamda kalbimin derinliklerinde

Yani sonsuz sevda duraklarında.



Benim özlemlerim var;

En nadide çiçeklerde saklı

Yaprak yaprak döküldüler ömrüme

Eylül ruzgarlarıyla alır götürürler beni

Bilmediğim görmediğim yerlere

Ama kimsenin bilmediğini bildiğim yerlere

O Özlem dolu o sevda kokan Cennetlere.

Hayaller fayda vermez

Siz olmadan hazandayım ben

Bilin ki sizden başka kimse tutmaz ellerimden

Gece gündüz hayalde de olsa,

Ve kimse yakmaz yüreğimi sizin gibi derinden.



Sizi anlamak, sizi anlatmak mı?

Sizi kalbime gömdüğüm yerden çıkarmak,

İçimdeki yaraları kanatmak, sizi anlatmak

İçimdeki yaralara kor ateşler bastırmaktır.

Dolu dizgin acılara bağrımı açmaktır.

Söyleyin bana şimdi

Döktüğün her damla gözyaşı için

Oluk oluk kan akıtmaz mıyım

Kan gölüne çevirmez miyim bu şehri

Vurmaz mıyım en yokuş yollara naçiz bedenimi.

İnanın ki hani sevmesem böylesine

Hani yangın çıkartmasam yüreğimde

Hani ya dalmasam ruh alemlerine

Bozarım bu çarkı!

Yıkar sevdam kalbinizi çalacak zadeleri.

Seller gibi boğarım size yan bakan erleri.

Tırnaklarımla parçalarım ufkuma set çeken dağları.

Kim bana zincir vuracakmış!

Akif gibi ben de şaşarım.

İster inanın ister inanmayın

Ben yaparım dersem yaparım.

Bakma öyle suskun olduğuma

Unutma ki denizler de suskundur.

Aşka gelirse kimse tutamaz onu kudurur

Ve nezaman ki dalgalar sevgiliye vurur



İşte o zaman deniz durulur.

Baş koymuşum ben sizin yolunuza

Saçınızın bir tek teline zarar gelsin istemem.

Ne ateş yakar beni

Ne de namludan çıkan karataş

Beni yakan, beni yıkan,

sevdalarımdan haber alamamaktır.



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

GÖZLERİM GÖZLERİNE BAKARKEN

Gözlerim gözlerine bakarken eriyor

Titriyor yaklaşırken dudağına dudağım

Zerrelerim dağılacak sanki cazibenden

Ben sıcak dudağında buzdan bir zerreyim



Kalbimi avuçlarının içinde hissetmek

Şu fani dünyanın anlık hazzı olsa gerek

Baktığım her yerde tebessümünü görmek

Benim en güzel duygum sana gül vermek



Gönlümde yaktığın ateş bir gün sönerse

Başlattığımız fırtına bir gün dinerse

Beyaz güvercinim, sevdamız bizi terk ederse

Bu fani dünya bana çok dar gelecek inan



Bazen çöllere düşüren, bazen dağı deldiren

Kavuşmak için hayal ırmaklarında yüzdüren

Yaşlanmanın korkusuyla aynayı seyrettiren

Sevdam ile ben sende tükenirim bir tanem



Yalızlık hissettiğimde sığınacak limanımsın

Karanlık gecemi aydınlatan derin hülyamsın

Şükür rabbime, dümensiz geminin kaptanı edensin

Bilmem ki garip kocan sana nasıl teşekkür etsin





Feyzullah KIRCA

YOKSUN

yoksun...


Sen Yoksun...



sonu olmayan

bir yolda kayboluyorum.

Hep bir tarafım eksik yarım, çok zor günler yaşıyorum...

Yüreğim öylesine ağır ki. Boşvermişlik içindeyim.

Sen varken güneş benim için doğardı sanki...

Gözlerim gülmeyi de uyumayı da unuttu. Tatsız, tuzsuzum işte!

Bu mutsuz halimden kurtulmak içinse bir çaba sarfetmiyorum, biliyorum ki artık sen yoksun olmayacaksın...

Görüşmeme kararı aldığımda bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim.

Görüşmeye devam edersem bencillik olacaktı.

Bir süre sonra unuturdum, unutmalıydım da.

Olmadı işte!

Gelen telefonlara, mesajlara cevap vermiyorum yine de olmuyor.

Ben seni unuttuğumu zannederken sen hep içimin bir yerlerinde gizli gizli saklanmışsın.

Hiç çıkmamışsın içimden. Çıkmadığın gibi çoğalmış, kök salmışsın.

İşte böyle bir yol tutturmuş gidiyorum

. Gün geçmiyor ki seni bir an düşünmesem.

Çok özlüyorum bazen sanki arkamdaymışsın gibi ensemde nefesini hissediyorum ürperiyorum.

Nereye gitsem seni hatırlatacak bir şeyler mutlaka karşıma çıkıyor.

Ben yalnız tek başına sevmişim seni unutmam daha kolay olmalıydı.

Yine sen geldin aklıma sabahın ilk saatleri, kirpiklerim birbirine dokunmaktan korkuyor.

Yine aklıma sen geldin.

Uykumdan kendimden vazgeçtim.

Nazlı, kırılgan, İstanbul gibi bir günde dört mevsimdin.

Kimbilir kimle diye düşünürken telefonuma bir mesaj geldi şimdi.

Yine senden. Sabah 4.30 "Seni unutmamı istiyorsun ama yapamıyorum seni çok özledim lütfen ara lütfen".

Yine dengelirim bozuldu yine allak bullak oldum.

Telefonumda kontör olsa kendime söz geçiremez, engel olamazdım.

Gittikçe sen oluyorum. Başım yastığa değince önce senin için dualar ediyorum.

Yastığım bir anda sen oluveriyor. Yastığı öpüyorum. Zihnimin derinliklerini zorluyorsun...

Seni hep bir çocuğa benzetirdim,

çocuklar hep melektir. En sevdiğim renk beyaz oluyorsun bir anda tertemiz kar gibi. Bense hep senin yaralarını sarmaya hevesli istekli.

Beni özlersen birgün eğer bilki şu an olduğu gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorumdur

. Bana ihtiyacın olursa bir an kendine sarıl ben hep seninleyim...

Ömrümü koyduğum kumar gibisin öylesine tutkun düşkünüm sana..

Unutmak vazgeçmek elimde değil kaderimden vurgun tutkunum sana



SENİ SANA BIRAKTIM BENDEN İÇERU !........

SENİ BÖYLE SEVDİM

Ben seni kocaman bir yürekle sevdim.


Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören

Sen damarlarımdaki kana karışıp,

Geldin oturdun yüreğime

Bir başka yerde olamazdın zaten Sen,

Benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın,

Kalbimde olmalıydın, orada kalmalıydın

Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek,

İlk kez bu kadar kolay kabullendi seni

Herhangi bir konuk değildin artık

Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama

O yüreğin gerçek sahibiydin



Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya

Ben dört mevsim baharı yaşadım

Seninle Çiçek açtın yüreğimde

Gökkuşağı zayıf kaldı,

Senin renklerinin karşısında

Taze bir yaprak gibi yeşildin

Menekşe idin pembeliğinle

Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün

Kırmızıydın bir ateş gibi, ve maviydin

En çok bu renkle anmayı sevdim seni

Seni severken dünyayı da sevdim ben,

İnsanları da sevdim

Kendime bile dar gelirken dünyam,

İçinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık

En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile,

Seni düşünmek yetti bana

İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm

Beni öylesine güldüren, senin sevgindi

Ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu,

Nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle



Her şeye rağmen sevdim seni

Güçlüyüm ve aşamayacağım bir zorluk yok artık

Sen elimden tuttuğunda,

Patlamaya hazır bir volkan gibi hissederim kendimi

Üç menzil belirlemiştim kendime

İkisi bilmedi kıymetimi, gömdüm onları kalbime

Çıkamazlar seni oturttum üzerlerine

Menzil sensin artık ve ben o menzile ulaşmak için,

Önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim

Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim

Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm

O göle bir tek kişi girebilirdi, sen girdin



Sevdim ve hayran oldum sana

Her halin çekti beni sana

Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını,

Saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim

Sesini de sevdim suskunluğunu da

Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim

Seni ve o doyumsuz sevdanı,

Sevdamı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman

Sığmadın cümlelere,

Hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı



Seni severken yorulmadım

Çünkü sen neşe mutluluk kaynağımdın

Her gün yenilendim seninle, çoğaldım, büyüdüm

Eksik kalan neyim varsa tamamladın



Sevdim işte, sevdim seni, meyvelerimizi sevdim

Ötesi yok, ölümden öte köy yok, durak yok



düzenleme-Feyzullah Kırca

HEP SENİ SEVDİM

Sende seviyordun biliyorum


Belki de karar veremiyordun

Bunu acizane ben hissediyordum

Bir tanem, peri tanem, beyaz güvercinim

Madem ki sevmiyordun, konuşmaya yanaşmamak için

Ne diye taştan taşa sekiyordun

Biliyorum ki gözlerin seni ele verir diye korkuyordun.

Sende biliyorsun canım, sende biliyorsun

Dil yalan söyler ama gözler, gözler yalan söylemez.



Ama can parem bilki ben hep seni sevdim

Ben seni seni hep ölesiye sevdim, seviyorum

Ha aşkım olarak, ha bacım kardeşim olarak, ne farkeder ki

Bir tanem ben seni hep sevdim

Seni gönlüme, gönlümün bir kenarına koydum

Mavi gözlüm, selvi boylum, ceylan bakışlım

Seni oradan, seni gönlümün en kuytu yerinden

Sen bile çıkaramazsın, senin sevdan bile yetmez onu oradan çıkarmaya



Dedim ya güzelim sende seviyordun biliyorum

Belki de korkuyordun aşktan

Söylediğin gibi küçük bir ceylan olmaktan

Sevdim ya güzelim ben seni, ölümüne sevdim

Kendimi öylesine derin hülyalara saldım da çıkar yol bulamadım



Öyle bir hicran ki bu bendeki sevda

Sen bile olmazsın canım artık bu derde deva

Hala seni düşününce, seni anınca, hayalini bile görünce, pır pır öten kalbim

Bırakır mı sandın, bırak peşimi deyince seni sevmeyi

Unutur mu sandın senin o ceylan gibi ürkek gözlerini



Gözlerin ele verirken senin de birşeyler hissettiğini

Bırak dedin, bırak sevme beni dedin, sevme

Beni dinlemeyen bu laf anlamaz gönlüm seni dinler mi sandın



Gözlerin seni ele verir diye hep gözlerini gizledin

Seke ceylan gibi ordan oraya sekeledin

Beni bir kez olsun dinlemedin

Dinleyecek olduğunda ise ben heyecan ve titremedeydim

Feyzullah Kırca

İBLİS MANGASI

Öyle birini sevin ki; günleriniz onunla başlasın

Gözleriniz uyanınca uykudan, gülerek karşılasın

Gülen gözleri size her gün bir ömür bağışlasın

İnsan yüzlü iblis mangası asla aranıza sızmasın



Öyle birini sevin ki, aranızdan su sızmasın

Güvenin ona, sizin her türlü sırrınızı saklasın

Bir bardak su vermek için pösteki saydırmasın

İnsan yüzlü iblis mangası asla aranıza sızmasın



Öyle birini sevin ki; olsun size daima yalansız

Kalmasın muhabbet yuvanızın ocağı dumansız

Birbirinize bağlayan ipler kopmasın zamansız

İnsan yüzlü iblis mangası asla aranıza sızmasın



Öyle birini sevin ki; olmasın aranızda ihanet

Uzak olsun hepimizden, her türlü melanet

Feyzullah diler herkese neşe, sağlık ve selamet

İnsan yüzlü iblis mangası huzurunuzu bozmasın



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

BAHANELER SARMAZ

Bakmaya kıyamadığım nehir gözlüm

Ne faydası olur artık söylesem sözüm

İki çeşme olsa, hicabından iki gözüm

Sensiz öksüzüm gülmez gayri yüzüm



Baharda tomurcuk gibiydi bu gözler

Hazan oldu, söylendi nifakçı sözler

Burada sevdalın, ölse de hep seni özler

Uzaktan görsün diye hep seni gözler



Özlemini sinemde yangın yapacağım

Sevda ateşini gönlümde hep yakacağım

Derdinden ölsem bile, artık susacağım

Sensiz geçen güne, dilsiz ağıt yakacağım



Bahaneler sarmaz ki kanayan yarayı

Gemi batan yerde bulamadım sevdayı

Sarmışım başıma bir kez bu belayı

Yaşayacağım sensiz, seninle bu sevdayı



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

ÖYLE BİR ŞEYDİR SEVDA


Öyle bir şeydir sevda, şıp diye görüp buluverirsin
Olmaz bilmez gönül, aşkın karasını dalıverirsin
Bir kıymet bilmezin peşine öyle takılıverirsin
Sığ deniz de gemilerle bodoslama batıverirsin.

Bir görüşte sevip, mecnun gibi aşkı yoruverirsin
Sana en güzel manzaranın seyrine duruverirsin
En olmadık anda kaytan bıyığını buruverirsin
Heyecan doruklarda, küçük dilini yutuverirsin.

Göremezsin o yıldızını, arar sürekli gözlersin
Mehtaptaki gözlerinin gülümseyişini izlersin
Her daim onu düşlersin, hayalini bile özlersin
Hayırla başlar bahaneleri, evet tutuverirsin.

Gelişiyle yeşerecektir gönlünün çiçek bahçesi
Bilemezsin nasıl bir şeydir bu aşkın dili lehçesi
Söylemek istersin derdini, belirmez sözün veçhesi
Dilde fer yoktur, en anlamlı sözleri satıverirsin

Sevdalı gönlünün dünyalık beklentisi kalmamışken
Adını duyan kulağın oynar zilini bulmamışken
Kanında gezer, hücrelerin titrer, senin olmamışken
Dut yemiş bülbül olursun, umutsuzca yatıverirsin

Feyzullah KIRCA
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

ANLADIM

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,


Aşk peşinden neden yalınayak koştuğumu anladım

Sevilmenin yolu önce kendini sevmekten geçermiş,

Neden kendine aşık olduğunu anladım..



Güldürmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,

Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım

Kaçıyorsan seni sevenden, sende onu severken

Çaresizce, aşkını gizlemenden olduğunu anladım





Gözyaşlarımla birlikte sevinçler beni terk ettiğinde

Yine de gözümden dökülen her bir damla gözyaşımı,

Sen küçüğüm diye istemediğin için gittiğimde

Geri dönmek isteyip, dönemediğimde anladım





Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,

Sevdan için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda

Fakat, hak edermiş sevilen, onun için üzülmeyi

kırık kalbimde senide gördüğümde anladım





Tutsak kalbimin kapılarını kırıp, içine baktığımda

Büyüdüğünü hissedip, hayaline sımsıkı sarıldığımda

çok geç" demek gururdan başka bir şey değilmiş,

Tutsak kalbimde hala seni hissettiğimde anladım





Hala, o gizlediğin sevgi varsa içinde eğer,

Bu aşkı seni görmeden yaşamaya bile değer.

Sana sevgim şımarık bir çocuk gibi gelse de

Senin neden hiç yalnız kalmadığını anladım..





feyzullah KIRCA

ÖZLEMİŞİM SENİ

Geçen gün size gelmiştim,

Köyünüze gelmiştim, ahaliyle hasret giderelim diye

Kim bilir görürdüm belki seni de.



Özlemişim be güzelim seni,

Benimle konuşurken titreyen sesini,

Dönüm arkanı gizli gizli gülümsemeni,

Eller önde salına salına yürümeni özlemişim.

Gözlerin seni ele verip, anlatırken bana olan sevgini,

İstemiyorum seni, git başımdan deyişini özlemişim.

Kıskandırmak için, ben başkasını seviyorum deyişini özlemişim.



Özlemişim işte senin her şeyini özlemişim,

Seni özlemişim bir tanem,

Koca bir gün geçti seni göremedim ki derken,

Tam akşam üzeriydi, köyünü bir kez daha terki diyar edecekken,

Dedim ki birde veliahdıma uğrayayım.



Oradaydın,

Her zaman ki gibi kantara tartılmaya gelmiştin,

Tartılmana gerek yoktu aslında,

Ben biliyorum senin ağırlığını,

Ben biliyorum bir tanem benim için önemini,

Ben biliyorum inci tanem senin gönül çalan güzelliğini,

Zaten seni kim sever ki daha iyi benden.

Özlemişim seni bir tanem, sarı şekerim ve de ciğer parem.



Ama duydum ki gidiyormuşsun yaban ellere,

Beni bırakıp da bilmem ki hangi ellere,

Onu duyduğum için olsa gerek,

Kelimeler hiç olmadıkları kadar suskun şimdi.



Sen gidince gönlümün caddeleri bomboş kalacak,

Oysa dolanırdın sen hep benim damarlarımda aheste aheste,

Sen gidersen uzaklara baharımda gider, yazımda,

Şimdi buralara zaten yağan özlem ve hasret daha çok yağıyor.

Ben sensiz çok yalnızım buralarda,

Gece kavuşuyor olsa da güne, hasretin vuslata ulaşmıyor bilesin sensiz.



Özlemin yağıyor saçlarıma ve bedenime,

Yoktun yanımda, ama biliyordum hep oradaydın;

Gidersin diye korkuyla geçse de sensiz zamanlarım,

Sen gitmemiştin, ama bana da gelmemiştin.



Çok naz aşık usandırır dedirttiğin içindi,

Beni seven, kıymetimi bilen, bana da seni hatırlattığı içindi evlenmem,

Benim de seni unutmasam da, senden öncekini unutmasam da sevebildiğim biriyle beraberken,

Senden bana gelmeni bekleyemezdim,

Sarı şekerim ne olur bana gel diyemezdim.



Paylaşmayı severdim aslında küçükken bir çok şeyi,

Bilmezdim büyüyünce sevdiğini paylaşmanın acıtacağını,

Bana gelmeyeceğini, istesen de gelemeyeceğini bilirken bu saatten sonra,

Gitme kal, gelmesen de hep orada kal, köyünde kal dememin,

Ya da gel, bana gel, sana kapım hiç kapanmadı, demenin bir faydası olsaydı keşke.

Git ama beni de yanında götür diyebilseydim.

Üç sevdayı bir edebilmek mümkün olabilseydi.



Ya sende gitme, ya beni de götür sevda çiçeğim.

Yar sen gitsen de, ben senden nasıl geçeyim

Sarı şekerim sen gitsen de yaban ellere,

Seni ben kalbime, gönlüme ve yüreğime hapsedeceğim.

Seni ben hep sevdim, hep seveceğim.



Haber alırsam eğer

Bir yabancı gibi elbet düğününe de geleceğim.

Mutluluklar içinde bir hayat dileyeceğim.



Feyzullah KIRCA

YİNE GELİRMİSİN?

Yine gelir misin?

Şenlik var, Söğüt’e gel desem

Türk’ün yükseleceğini müjdelesem

Gel, ne olur gel desem

Ve seni beklesem

Bilecik’teyim gel desem

Yine gelir misin?



Yine gelir misin?

Ertuğrul atanın hatırına

Muhammed Mustafa aşkına

Yalvarıyorum gel desem

Ve seni beklesem

Söğüt’teyim gel desem

Yine gelir misin?





Yine gelir misin?

İlke, cesaret ve sevdanla

Yüreğin, cesaret ve azminle

Özlüyorum gel desem

Ve seni beklesem

Ertuğrul yurduna gel desem

Yine gelir misin?



Yine gelir misin?

Bu millet seni bağrına basar

Böyle ayrılık bizi yasa boğar

Yastayız gel desem

Yörük çadırına gel desem

Yine gelir misin?



Yine gelir misin?

Meğer seni ne çok severmişiz

Gördün mü? Gittiğine ağladığımızı

Ağlıyorum gel desem

Ve seni beklesem

Ağlamayacağım gel desem

Yine gelir misin?



Yine gelir misin?

Muhabbetimiz kucak kucak

Aradık sizi binlerle, köşe bucak

Havalar ısınacak gel desem

Ve seni beklesem

Üşütmeyeceğiz gel desem

Yine gelir misin?



Feyzullah Kırca

SENİ BENDE UNUTTUN

Bir akşamüstü bir rüzgâr yapıştı belime,

Yürüdük beraber sen önde ben arkada.

Böylesi daha çok acıtırdı, kırık kalbimi

Diyemedim bir kere gözlerine bakarak

Gözlerim yaşararak seviyorum seni.



Önce inanmadım, sende seviyordun,

Seviyordun bunu adım gibi biliyorum

Sonra kudurdun, kudurdunuz.

Küçücük bir hediye için, Başım döndü, bağırdım...

Bağırdım ama seni sevmediğimden değil.

Ve sonra hepten gittin. Gitmeyi sen istedin.

Gitme kal, kal benimle diyemedim.



"Sen, giderken gülüm izlerini silmeyi unuttun.

Sen, giderken bir tanem, bende bıraktıklarını almayı unuttun.

Sen, giderken aşkım, sen hâlâ bendeydin.

Sen giderken beyaz güvercinim sevdamla gittin.



Çalan bir müzik parçasının sözlerinde unuttun kendini.

Bir ağustos akşamında unuttun beni ve seni.

Süzülen damlaların sıcaklığında,

Sensiz bir gecenin sabahındaki hıçkırıklarda unuttun seni.

Teras da içilen bir bardak çayda,

Bir fincan dolusu kahvede unuttun.

Bir mangal ateşinin sonrasında, yanmış közlerde unuttun.

Balıkesir’in birkaç köyünün o güzel sokaklarında,

O ıssız kalabalıklarda unuttun kendini.

Söylenen yalanlarda, en yakınlarımın,

Amaçlarına yönelik yalanlarında unuttun seni ve beni.

Geceleri baktığımız o yıldızlarda unuttun bizi.



Hiç birlikte çay içmeye çıkamayacağımız

çay bahçesinde, Papatya'da unuttun bizi.

Adını bir türlü koyamadığın

gelecekteki güzel günlerimizde unuttun.

Beraber yaşarız diye seni koyduğum kalbimde,

Kanadı kırık kalbimde unuttun seni.

Sen giderken bitanem,

SENİ BENDE UNUTTUN !!!."



FEYZULLAH KIRCA

HAYALİNİ GÖZLERİME ÇİVİLEDİM

Hayalini gözlerime çiviledim

Sevdanı yüreğime

Sonrasında yaktım bütün kerpetenleri

Sökemesinler diye



Beyaz şafaklar yakaladım

Çocuksu ellerimle

Gözlerimi kafes yaptım onlara

Ve hiç kapamadım kirpiklerimi

İstedikleri gibi gelip gitsinler diye

Onlar beni ben onları çok sevdik

O beyaz şafaklarla birlikte

Biz ne karanlıklar yendik



Büyüyen bedenimi küçük kalan yüreğime arkadaş ettim

Kelebekler seyrettiler, ela gözlerinin yaylalarında

Öyle güzeldin ve öyle güzellerdi ki

Sanırım kelebekler ilk defa ölmedi

Kapatma sakın gözlerini.

Kelebekler ölmesin sevgili



Kanatlarında mavi aşk desenleri

Onlar oldu

Küçük yüreğimin büyük sevdasıyla çizdiği eserleri

Ve sen sevgili

Yaşam tuvalimin

Bakışlarımı kullanarak yaptığım tek resmi

Bilir misin?

O kelebekler bile kıskandı seni



Şimdilerde düşlerimde yıldız yapıyorum

Her birini takıyorum saçlarına

Ha birde, sevgi çiçekleri ekliyorum uçlarına…

Bilir misin?

O çiçekler küçücük yüreğimde yeşerdi

Durma kokla ve yüreğinle öp onları

Öp ki kelebekler ölmesin sevgili



Feyzullah KIRCA

NE FAYDASI VAR

Kalmadı peşinde koşmaktan dizlerimde takat

Bak yanıyor aşk romanları, bir damla su at

Sevda yapraklarını dökmüş ise sadakat

Ne faydası var artık söylenecek sözün



Yarım kaldı dudakta mutlu bir tebessüm

Can dayanmış kapısına mahşerin, yok sözüm

Ölsem de kurtulamaz hayalini görmekten gözüm

Ne faydası var artık söylenecek sözün



Aşığım diyorsan derde ve hüzne katlanacaksın

Derdinden ölsen de, konuşmak faydasız susacaksın

Aşk hasretine ömür boyu mahkum kalacaksın

Ne faydası var artık söylenecek sözün



Gönlüme ışık veren sabah güneşi oldun

Coşkun pınar gibi sana akar oldum

Sevda ateşini yaktın, sonra kaçar oldun

Ne faydası var artık söylenecek sözün



Solmasın hep açsın gönüllerde kırmızı güller

Sıla da sevdalılar sevdiklerinin yolunu bekler

Kavuşmamayı tercih etsen de gözlerim seni gözler

Ne faydası var artık söylenecek sözün



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / dursunbey

KELEBEK

Özlemini yaşarım mas mavi hayallerimde

Yürürüm kol kola pes pembe rüyalarımda

Yorgun ve karanlık gecelerin ebruli sabahlarında

Yüzünü çizerim ellerimle düş kumsallarında



Ben ağladıkça gökyüzü de sensizliğe ağlar

Yüreğimi her sabah derin hüzünler bağlar

Nedir derdin? Nedendir bu evlere kapanmalar?

Sana da mı tutunacak ümit dalı bırakmadılar?



En son tren de mi kalktı sevda istasyonundan

Sevdiğin bakışlarını mı kaçırdı son bakışlarından

Kıskanırım seni gözümden ve yerdeki karıncadan

Benim için yaratmış seni kusursuz kainatı yaratan



Mavi gözlerinden en derin manalar aksederdi

Hatırlarsan bu garip sana beyaz kelebeğim derdi

Seni gören gözlerim hüseyni makamında dans ederdi

En değerli şeyi, kalbini hiç düşünmeden sana verdi



Bakıyorum sana incitmeyecek kadar uzaktan

Bilesin üşütmeyecek kadar da çok yakından

Mavi boncuk, iki göz uğruna masumca bana bakan

Kalbimi sana verdim acımasızca yürek yakan




Adını gazete kağıdına yazdık diye kıyamet kopardınız

Ben seni gönlüme yazdım kelebek hala anlamadınız

Seni bana vermeyince size düşman olurum sandınız

Sevdamı kalbime gömüp, başka trene bilet aldırdınız




Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

KALBİMİN YARISINI NE ETTİN

Neden dönüşü olmayan yollara gittin

Gözlerimdeki bir damla umudu tükettin

Eriyen bir mum gibi hayatımı mahvettin

Kalbimin yarısı bende, yarısını ne ettin



Yokluğunla ateşten gömlek gibi yaktın

Boynu bükük yetim gibi ortada bıraktın

Kavruldu bahçelerim, çiçeklerimi sararttın

Kalbimin yarısı bende, yarısını ne ettin



Ey gül yüzlü canan çok naz ettin

Her güneşli günü yaz mevsimi zannettin

İki güzel göz uğruna beni derbeder ettin

Kalbimin yarısı bende, yarısını ne ettin



Değsin artık canım ellerime sıcacık ellerin

Beni büyülemek içindi sanki mavi gözlerin

Nede hoş naz ederdi baygın kirpiklerin

Kalbimin yarısı bende, yarısını ne ettin



Feyzullah KIRCA

Akbaşlar Köyü / Dursunbey

GİDEMİYORUM

Bugün sana yabancı yüreğim..


Düşünmeden söylemek istiyorum sevdiğimi

Dökmek istiyorum sana içimdekileri..



Belki biraz kırıl istiyorum bana..

Biraz üzül… Biraz anla…

Seni ne kadar çok sevdiğimi..



Vazgeçmek istiyorum,

Hayallerden hayallerimden…

Kimbilir !

Belki de ben kendimden…



Saçmalamak istiyorum alabildiğine…

Bağırmak, durup dururken..

Gülmek, nedensizce..

Tersine yaşamak istiyorum hayatı…

Anla işte !



Saçma ne varsa yapmak istiyorum kendimce…

Ve sende saçmala istiyorum acımasızca…

Belki de…



Gelişi güzel ağlamak istiyorum sana…

Her bir damla da sensizliğe alışmak istiyorum …

Alışayım ki kolay olsun gitmek..

Canımı yakmadan…

Yaralamadan beni...



Yalan !

Hiçbir gidiş, acısız gitmez…

Giderse de ''o '' gidiş, gidiş olmaz…



Ama sen gitme...

Beni sensiz bırakma...

seni bırakmış gibi yaptımsa inanma

giderken her adımda,

senden değil kendimden vazgeçtiğimi hisset

acıyla ve içim yanarak gittiğimi …

Yüreğim yanarak,





Sözün özü;

sen istemedin diye gittim

ve git istiyorum dedin diye gittim…!

Ama ben gidemiyorum ...

Sen gittin işte !



FEYZULLAH KIRCA

GEL BİR GÖR BENİ

Seni benim kadar kim sever yar

Her yerde seni aradım diyar diyar

Korkma, beyaz kelebeğim dediğim yar

Bu can delicesine severken sana nasıl kıyar



Çayımın dumanında yine seni gördüm

Günlerce bad-ı sabaha hep seni sordum

Ne haldedir diye, benim canım dilberim

Seni ben herkeslerden daha çok severim



Bu güzellik ve yürek yakan endam

Senden başka kimde var kara sevdam,

Medet umdum seni getirsin diye rüzgardan

Kurtarmadın beni alev alev yandım hardan



Ne hallerdeyim canan, gel bir gör beni

Bu divane gönül delicesine severken seni

Boncuk mavisini andıran güzel gözlerini

Söyle bir tanem ben nasıl unuturum seni



Tarife sığmıyor aşkımın anlamı

Sadece çeken bilir bu derdi, bu gamı

Baştan sona çile bu aşkın tamamı

Söyle ben nasıl unuturum bu sevdamı



Feyzullah KIRCA

NELER ÇEKTİ BU MİLLET

Şu koskoca uçsuz bucaksız dağdan

Benim köyümün yanındaki bağdan

Eceliyle ölenden ve yaşayan sağdan

Haberdar mıyız yaşadığımız çağdan

Feragatte edilmez ki bir el yağdan

Diğer el dipsiz kavanozdaki baldan

Neler çekti bu millet ya hakikaten

Kendini elit sanan insafsız zorbalardan

Birde mahalle baskısı diye bağıran

Durduk yere ortalığı ayağa kaldıranlardan

Hal bu ki onlarda vatandaş olaraktan

Ne farkları var ki hakkıyla askerlik yapandan

Vergi ve benzeri her görevi fazlasıyla yapandan

Vatan için çoğunlukla ölen çobandan



***

Acep vazgeçerler mi milletimize nifaktan

Tavşana tut deyip, tazıya geliyorlar kaçtan

Güzel ülkemin insanını birbirlerine kırdırmaktan

Kurtulursak bir gün iki taraflı oynamaktan

Ayakları baş, başları ayak yapmaktan

Kendi ayaklarımıza kurşun sıkmaktan

Hakikaten felah bulurdu milletim çoktan



***

Havada belirdi bir parça beyaz bulut

Benimse kalbime doğdu biraz umut

Selam söyledik eskiden dostlara somut

Götüren kişi kendi hesabına hep unut

Alacağına pembe saraylardan konut

Dünyayı karış karış seyahatin yolunu tut

Her uğrakta kendine bir dost tut

Sana yapılan kötülüğü, hoşlanmadım de unut

Bir güler yüzü ise hep aklında tut

Söz gümüş ise altındır arkadaş sukut

Hakkını ararken bile ey ademut

Kendini kötülük ve nifaktan uzak tut

İstersen alacağını ahiret için unut

Ama mutlaka vereceğini not tut

Benliğini kul hakkından ırak tut

Kurtuluşunu istesin ins ve melekut

Allahın rızasına doğru yol tut



***

Ayaküzeri gelir düşerse her kedi

Kim ne derse desin elbet var bir hikmeti

Bu topraklar barış ve hoşgörünün memleketi

Sevginin anayurdunda acımasızca ihaneti

Bırakalım kindarlığı, düşmanlığı ve nefreti

Sınanmıştır birbirimize uzaklığın ihaneti

Sis çöker dağlara, dağlar ise heybetli

Ayaz kışa döner, rehin günlerin yükü tipi

Gülü koklarken yok sayamazsın dikenini

Daimi düşmanlar gösterirken bize dostaniyeti

Kaşımışlardır hep gülümüzün dikenlerini


Feyzullah Kırca

Akbaşlar köyü / Dursunbey