15 Eylül 2013 Pazar

ŞİMDİ NEREYE GİDİYOR



 
Yolunda bulduğu mührü, sahibinden kıskananlar
Sonu gelmeden dünyanın, şimdi nereye gidiyor?
Şeytanlığın yalanlarına, şeytandan da has kananlar
Kalanlarına bakmadan, şimdi nereye gidiyor?

Hayat ırmağı akarken, bakilik suyu içenler
Umursamazca yaşarken, öz benliğinden geçenler
Sonsuzluğa yol alırken, yalan dünyayı seçenler
Ölümsüzlüğe kaçarken, şimdi nereye gidiyor?

Kızgınlık ve öfke tası, gelip geçer bir anlıktır
Sabır ki; öldürür pası, ölmeyen yar; insanlıktır
Nefret ve kinin arkası, dönülemez pişmanlıktır
Karanlığın yol ağası, şimdi nereye gidiyor?

Âlem zirveye çıkarken, aşağı doğru inenler
Aydınlığa mum yanarken, hemen sırtını dönenler
Yol sonuna ramak varken, aklı balona binenler
Dün Kaf dağına uçarken, şimdi nereye gidiyor?

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

ZALİMİN İŞLERİ



Ne acımasız gel gör, şu hainin nacağı
Bilmez mi ağaç yurdun, hem kolu hem bacağı
Kâğıt ondan, kalem ondan, tüter kulun ocağı
Artık ağacı dipten, zalim eli kesmesin

Adam sanır kendini, cahil kalmış soytarı
Hadi gel hayra desen, yaman kaçar kaytarı
Nefsini hoş eder de, koca hınzır paytarı
Bekler durur önünde, hakkın yeli esmesin

Gökte umut ararken, bakıp gece yıldıza
Davetiye yollarken, düşlerinde yaldıza
Melun adam saldırmış, kalleşçe öz baldıza
Tehditlerle tembihler, mazlum dili deşmesin

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

14 Şubat 2013 Perşembe

YALANIN MUMU



Yalan atıyla giderken, doğru sözler yürüse de
Er geç temize çıkarır, önce biraz sürüse de
Yalanın mumu sönerken, yatsıya ermeden önce
Doğrunun sahibi vardır, her zaman yüce kürsüde

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

KİM KAYIYIR


Sevdiğin insanlara, hiç zaman ayırmazsan
Yakın bir gelecekte, zaman sizi ayırır
Kayırman gerekeni, düşünüp kayırmazsan
Bir başına kalınca, sana kimin kayırır…

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

KÖTÜLÜK CEZA BULUR


Selamete varmaz ki, dayandığın her sabır
Bazı davalar vardır, belki mahşere kalır
Kötülükler durmaz ki; dökülür sapır sapır
Bed’in hesabı vardır, er geç cezayı bulur

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

NADİDE ÇİÇEK



Bir bütünün dik yarısıdır, biraz nazlı biraz ürkek
Yapılsa da bazen nataşa, bazen rakkase ve köçek
Kurak çöllerde susuz kalıp, kavrulan toprakken erkek
Hayatını paylaşan kadın; ondaki en nadide çiçek

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

11 Şubat 2013 Pazartesi

NİCE CANLILAR VAR




Dışı insan görünümlü nice canlılar var
Hakikatte görsen ayakları bakanaklı
Ayakları bakanaklı nice canlılar var
Yaptıklarıyla insandan daha dokunaklı

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

31 Ocak 2013 Perşembe

İNSAN GÖRMEZ NURU







Hızla dönüp dururken şu günah anaforu
Nasıl bulur ki erken, daha insan huzuru?
İnsan görür dururken, hakkı gösteren suru
Koşuyor nara doğru, görmez parlayan nuru

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
 

AKLIN ERSİN



Sanki el âlem düzgün de, bir tek ben tersim
Kimsenin değil de, sanki tek benim dersim
Deme sakın hiç bir konu da, aklın ersin
Yoksa iş işten geçer, hayattan tokat yersin

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

GÜL BAŞKA DİKEN BAŞKA KOKAR





Yağmur varlık üzerine aynı yoğunlukta yağar
Kimini çamura yuvarlar, kimini tertemiz yıkar
Güneş her varlık üzerine aynı aydınlıkta doğar.
Ama biliriz ki; gül başka kokar, diken başka kokar

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
 

BİRER BOŞLUK




 
Bazılarını görürsün de, gerçekten insan sanırsın.
Hâlbuki onlar sadece ortalıkta birer boşluktur.
Yaşıyorlar sanır onlar sadece, niye aldanırsın
Aslında yaşadıkları sadece birer sarhoşluktur.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
 

PARAYLA ADAM OLUNMAZ



Parası olan adam! Parayla da adam olunsaydı
Almaya çalıştığımız dünya, adamdan geçilmezdi
Tertemiz içilesi sular pis demekle kirlenseydi
Kaplıcaya girilmezdi, şifalı sular içilmezdi

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

30 Ocak 2013 Çarşamba

SENİN OLMAYANI SEVDİN Mİ HİÇ-4





Yağmurda ıslanıp fırtınada kaçmamalı...
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı...
İşine gelince sevip; zoru görünce bırakmamalı…
Ama sen sevgiyi ne bileceksin?
Senin olmayanı sevdin mi ki hiç?

Yokluğun bir kâbus gibi düştü mü içine
Ne yana dönsen her yerde sevilen...
Kaçmak kurtulmak istiyor olsan da;
Sevdiğinin hayali ve silueti oldu mu hiç peşine düşen
Umutsuzca kaçtıkça
Aşkın daha da bir içine düştün mü sen?

Haykırışlarım boşa, kaçışlarım çaresiz...
Bir boşlukta yuvarlanıyorum
Adeta; yere çakılıyorum sensiz...

Ey kıblesine ask düşürdüğüm sevda sözcüğüm!
Gönlüme ateşler düşüren, uğruna yanılası közcüğüm!
Kimseler duymuyor feryadımı
Ezberlerken adını, unutmuşum kendi adımı…
Hani iftar vaktine yakın susup bekler ya insan,
İşte öyle bekliyorum seni bir umutla, bin umutla
Söyle ne zaman okunur burada o ilahi ezan
Bir yudum su, iftarlık bir hurma gibi özledim seni
Ama sen bunu nerden bileceksin?
Senin olmayanı sevdin mi hiç?

Bir oyunda, ebe beni unutup gitmiş gibi.
Bir kuyunun dibinden yukarı bakarken
Yaşama dair umutların tamamen bitmiş gibi
Yıllarca oyunun kaldığı yerden devam etmesini
İsteyip de el açıp duaya durdun mu hiç?
Sobelenmek pahasına çığlık atıp;
Çaresizce debelenip durdun mu hiç?

Kalabalıklar içinde yalnızlıktan boğulurken
Uğruna yaşadığını sandığın
Yerine ölmeyi göze aldığın tarafından kovulurken
Yine onun sevinciyle sevinip,
Akan gözyaşıyla ıslandın mı hiç?

Senin olmayanı sevdin mi sen hiç?
Aslında onunlayken, ondan ayrı yaşadın mı hiç?

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey