30 Nisan 2010 Cuma

BOĞAZIM KÖRDÜĞÜM (Duraksız)

Kirpiklerinde topladığın sevgi sağanaklarınla gel
Koşarak gelivermek isteyen suskun yüreğinle gel
Yüreğimi titreten badeden süzülen seninle gel
Sevdamı söyleyeceğim ama boğazım bir kördüğüm


Yakamoz bakışlar yaşanmışlıklara ilmek atarken
Yazdığım satırlarıma düşlerinle konuk olurken
Sesler bir bağlama eşliğinde ruhuna dokunurken
Sevdamı söyleyeceğim ama boğazım bir kördüğüm


Bilirim aslında bu dünyada hiç gül yoktur dikensiz
Bu yüzden tutmaya korkarım yar, gülleri eldivensiz
Haberin var mı ay yüzlüm, Dünya bana dar gelir sensiz
Sevdamı söyleyeceğim ama boğazım bir kördüğüm


Deli gönlüm şen şakraktı senden önceki zamanlarda
Gülüp geçerdi olaylarda, dert bilmezdi o anlarda
Şimdi seni gördüm göreli, kaldım tam bir hazanlarda
Sevdamı söyleyeceğim ama boğazım bir kördüğüm


Gözlerimin önünde bir güre ceylan gibi sekersin
Görünce gönlüme baharlar estiren sarı şekersin
Gülünce yüzüme her seferinde tohumlar ekersin
Sevdamı söyleyeceğim ama boğazım bir kördüğüm

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

HAK HAKTIR (Gülce-Tekil)

Ama mı?
Görmez, yoksa ben;
Ben miyim hakiki kör?
Sağırın mı kulağı duymaz?
Kulak bende diyenin mi acep gör!
Ne kulaklar vardır ki, hakikati duymaz


Hak haktır,
Uymasan da sen,
Yok deyip yok olmuyor…
Yok desen hukuk yok edilmez
Adaletsiz adalet olur bir kor!
Adaletsiz hukuk, tahakkuk edilemez


Doğrudur…
Önünde onun,
Durulamaz bu çok zor
Doğru firen balata bilmez
Çok istemekle sevdirilemiyor
Hiç bir konu ki; zorla kabul edilemez


Sevilen…
Sevilir zaten,
Gönüllerden silmek zor
İstikbale mum yakan bilmez.
Genel kanım, iyiler sevilmiyor.
Kaybedilmeden kıymetleri görülemez.


Siyahtır…
Gel ki ak desen,
Desen ki; ak etmek zor.
Aktır demekle renk değişmez.
Çamur atmakla belki iz kalıyor
Yalan dolanla hakikat saptırılamaz.


Işık ver…
Durmak nedendir?
Karanlığa dur diyor,
Emek yoksa mum bile yanmaz.
Kimse yok, mum yakmak sana kalıyor.
Alev değil bahis, yangına çıra olmaz.
Hadi kardeş durma! Ha bire çember daralıyor.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

MUHAMMED ÖNDERİMİZ (Zincir bent)

Candan ve tenden geçip, gönülden âşık oldum
Oldum Ahmet’ e ümmet, rabbim layık eyle sen
Eyle sen aklı olan, her kul olsun uyanık
Uyanık olalım biz, can kurban Muhammed’e

Muhammed önderimiz, biz onun izindeyiz
İzindeyiz her demde, ermek için murada
Murat bize varmaktır, ulu Kâbe dergâh’a
Dergâh’ı gördür bize, vuslat olsun rüyada

Rüyada hak dergâha, girip selam verelim
Verelim gerçek biat, ihlâsla secde kılıp
Kılıp emrin tutalım, haktan umalım cennet
Cennet bize ne gerek, Rab’den rahmet umalım


Umalım yüce rabden, rıza, af ve mağfiret
Mağfiret almak için, yaşamak gerek sîret
Sîret deyince birdir, Muhammet’tir tek örnek
Örnektir fahri âlem, kâinatın sultanı

Sultan tek o âlem de, Hak Habibimsin dedi
Dedi Cebrail oku, güzel ahlakı doku
Doku nakış nakış sen, bu görev ki rabbinden
Rabbinden gelen vahyi, kullara tek tek oku

Oku Resul-ü Zişan, dinler seni dağ ve taş
Taş kalpli olamayan, her aklıselim insan
İnsan olmak gayesi, şayet cennet umarsa
Umarsa sana uyar, kur-an’ a uyar candan

Candan ve benden geçtim, Ömer’ce âşık oldum
Oldum sultana ümmet, rabbim kabul eyle sen
Eyle sen bizi akil, iman ettik kabul et
Kabul et ey Allah’ım, rızana duam candan.

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

AŞKA GİTME ZAMANI (Gülce-Serbest Zincir)

Gözlerimi kapatıp sensizliği yazıyorum bak ezberden
Ezberden söylüyor bak gülüm, ismini anmaya aşinadır lisan
Lisan der ki; sen güzellik tahtında kraliçelerin de kraliçesi
Kraliçesi gönlümün gözümde hüzün perdesi, bense bekçisi yolunun

Yolunun üstünde papatya kırılganlığıyla bakıyorum bahara
Bahara, gelmeyen bahara küskünlüğüm, sana değil bu ara
Bu ara içimdeki dertlerle, yaş dolu gözlerime ihtişamın düşer
Düşer gönlüme, ufuktan doğan bir güneş gibi narin gülüşün

Gülüşün öyle güzel ki, hasretine ağlayacak olsa da gözlerim
Gözlerim seni arar, çamura gömülse de dizlerim sana gelirken
Gelirken bakıp iç çekiyorum, iç ceplerimde sakladığım resmine
Resmine bile tesir etmiş yalvaran bakışım, resmin bana gülüyor

Gülüyor resminde gözlerin, ben resmine mutat nöbetini tutarken
Tutarken görsen seni tutar gibi tuttuğumu, kıskanırsın onu sen bile
Sen bile gözlerine inanamazdın, hayaline verdiğim değeri görünce
Görünce seni, ey odamı ve gönlümü hayaliyle aydınlatan ay ışığım

Ay ışığım! Bir avuç huzurla ve vuslatla mutlu olacaktır yarınlarımız
Yarınlarımız için çıktım yola, karıncanın aczi yet ve zayıflığı içinde
İçinde senin olmadığın içimden geçip, Mecnun’un Leyla’dan misali
Misali Yunus Emre gibi, şimdi benden geçip ilahi aşka gitme zamanı

Zamanı ve mekânı bilmeden, aşk denen üç harflik mefhumu tatmadan
Tatmadan hasret ve özlemini, çilesi olmayan aşkın meyvesi tatlı diyen
Diyen kimdir? Âşıkların sabaha kadar divana durması bir hiç uğruna
Uğruna yürürken yolunda, gör özlemle vuslat bayramına ağlayan gözlerimi

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

20 Nisan 2010 Salı

BAŞKA DÜNYA YOK (Gülce-Serbest Zincir)

Gönüller çöl dünyalar adeta kara zindanZindan olmuş, kara geceler gibi yaşamlar
Yaşamlar, yaşanır nasıl yaşanırsa, söylenir ben
Ben derken kendini bilene, bulamaz gafil insan




Gafil İnsan, dünyadan başka dünya yok arama
Arama dostum bizden başka güzel düşünen yok
Yok, o var sandığın şey, tek çare ve yardım bizden
Bizden gelmezse yardım, aç ve açıkta kalır muhtaç insan




İnsan düşünse neler ister, hep besler umut
Umut arıyor dedikodu belasında lisan
Lisan söyler ne güzel sözler, ne kelamlar
Kelamlar güzel olup, güzelce geçse eyleme,




Eyleme arkadaş hiç olmazsa kötü söz söyleme
Söyleme sırrını kendinden başkasına gizliyse
Gizliyse duyurma kendine bile, ey yaren seslice
Seslice söyle güzel olanı, ibret alsın gönüller




Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

EV ALMA KOMŞU AL(Gülce-Sonem)

Yenisini yapmak zor, yıkmak dersen ne kolay

Yeni bir şey yapmaktan, zor yıkıp etmek tamir
Kalp kırıldı mı bir kez, duymaz ol diyen amir
Kırmak bir söze bakar, onarmak dersen olay




Yapmak gelmiyor ise, yıkılmasın dilinden
Ev alma komşunu al, diyen atandır dinle
Hesap edip öğünsen, para dolu cebinle
Komşu komşuya muhtaç, kül ister kabilinden




Hidayet ve takvayla, kalp zenginliği iste
Dertlilere derman ol, çaresizlere çare
Senden bunu bekler kul, nice muhtaç biçare




Sevgi ve hoşgörüye, gönülde birliğe koş
Öfkeyle çıkar hiddet, olur şiddetlere yol
Sabrın ile çek engel, öfkeyi yutan sen ol




Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

GEL SEVGİLİM(Gülce-Akrostik)

Gayrı ayrılık yağmurları yağmasın üzerimize

sEn gideli gark oldum, sanki karanlık bir dehlize
güLer el âlem halimize, canım sevdiğim bak bitap düştüm




Sevilene öyle bir bakar ya sevip özleyen
sEvilen gidince bildim, gidermiş onunla seven
meVsimler gelip geçmez, sen gidince hasretin yakar
sevGi nedir? Hasreti bildim ayrı düşünce
İkizİn olurdu bedenim dokununca tenine
gülerLer halimize, üzerimize ayrılığın yağmuru yağar
gözlerİn üzülür, incinen ruhunun kimsesizliğine
hasretiM saçlarımı sıvazlayan sıcak sevgi dolu ellerine,




Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

GÜLCE (Gülce-Akrostik)

Gülce, şiirle insanlığa gülümsemektir

gÜzelce yaşamak, inanmak ve de sevmektir.
doLuşunca tüm renkler gönül heybene birer birer,
herCai menekşelerden alıp aşkı, birtanem,
gülcE, göğün yedinci katına mısra mısra yükselmektir.




Gülce, şiirde yeni bir soluk alma aslında
gÜndüz- gece türkülerle çağlara yürümektir.
daLdığında ey dostum en zindan gecelere
penCere açmaktır, hem de, on dokuz yerden
gülcE bir ışık, bin umut, milyon gerçektir.




Gülce bir bahçe, dostların buluştuğu yer, gönüllerin adresi
gÜlce bayrağın, toprağın, sevdanın şiirdeki sesi...
güLsün kara bahtı edebiyatın, müjdeler olsun güne
zinCiri, bahçesi, gülistanı özetle on dokuz yerde
gülcE dostluğun Yunus Yunus çağıldayan çeşmesi


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

YİNE Mİ KALKTI GEMİ (Duraksız)

Ertelenmiş bir aşk davasıydı gülüm gönlümüzdeki
Öteleyerek onmaz yaralar büyür içimizdeki
Anlatırdık derdimizi, bağ çözülse dilimizdeki
Vuslata ermek için yine mi kalktı gemi limandan

Sevda dediğin karşılık gelmez deyip yinede sevmek,
Yaşarken onun yerine sinende nefes alıp vermek,
Amansız esen fırtınalara göğüs germek demek
Vuslata ermek için yine mi kalktı gemi limandan

Yalpa yaptırsa dahi yaşarken feleğin dar çemberi
Aklıma kazıdım mavi boncuk bakan güzel dilberi
Bu kadar sessizlik ve sensizlikte bırakma gel beri
Vuslata ermek için yine mi kalktı gemi limandan

İncinen ruhumun yalnızlığını anlatır gözlerim
Bir umut için sevda yolunda yüreğimi közlerim
Küçük bir tebessümün konsun ufkuma diye sözlerim
Vuslata ermek için yine mi kalktı gemi limandan

Dalgalı denize açılmaya koca bir yürek verilsin
Ruhuma bir nebze bahar huzuru damlası serilsin
Yıkılmayan kalbinin mühürlü duvarların devrilsin
Vuslata ermek için yine mi kalktı gemi limandan

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

10 Nisan 2010 Cumartesi

FECİR SAKLI (Gülce-Sonem)


Bin cahil ve bilgisiz, dostun olacağına
Okumuş ve kültürlü, bilen düşmanın olsun
Dostunla paylaşacak, özel zamanın olsun
Varlıklı zengin olup, tekil kalacağına.


Endişe ve elemde, kalsan da tahammül et
Her karanlıktan sonra, mutlak bir fecir saklı
Çıkar ortaya bir gün, hakkını alır haklı
Edene kâr kalmaz ki, ceza bulur musibet.


Acılara göğüs ger, sınav ki sabır ister
Âlemlerin rabbine, kulak ver sahibine
Şükrü eda gerektir, Muhammed Habib’ine


Ecel milyarlarca sır, yolcu çekti bu yola
Dünya han ve hancıdır, bilsen ey garip yolcu
Bilsek biter bu sefer, yalancıdır her falcı


Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey


DEDİM DEDİLER


Dedim selam size dostlarım, deyip huzura çıkayım
Dediler olmaz biz hep usta şairlerle beraberiz

Dedim duraksız şöyle uzun bir yolculuğa çıkayım
Dediler olmaz biz uzun yolu durmadan sevemeyiz

Dedim ne olacak yorulduğumda durup oturayım
Dediler olmaz biz durak olmayınca duruvermeyiz

Dedim hiç olmazsa on yedi ayaklı merdiven olsun
Dediler olmaz biz hep bildiğimiz türlerden isteriz

Dedim dinlenmeden gideyim farklı bir tarz daha olsun
Dediler olmaz biz biliriz, konuşur rezil ederiz

Dedim gülenlerle duruvermeden gülebilmek olsun
Dediler olmaz bizim gülmede giderken gülemeyiz

Dedim hiç olmazsa ben durmadan yoluma gideyim
Bir şey demezler şimdilik, hem duraklarda duruyorum

Bir şey demezler şimdilik, hem gülenlerle gülüyorum
Bir şey demezler şimdilik, duraklamadan yürüyorum

Bir ben yolunda sonsuzluğa ki; ebedi yolculuğum
Bir sen yolunda dostluklara bil ki; yürek holcülüğüm

Bir o yolunda bütün bir çabam ve koşuşturmalarım
Bir giz yolunda ebediyete doğru coşup durmalarım

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

BİLİRMİSİN SEN


Bahar gelmiş mi ne?
Aslında kışta bir başka şahane
Her dört mevsim has güzel kendine…

Bağda çıkmış al bir lale
Kırmızı da bir gelin gelmiş hale
Tevhide durmuş, bak gelmiş dile
Bilir misin sen kul, hadi söyle?

Bayırda gördüm, var bin lale
Bini de birbirinden merdane
Tevhide durmuş, bak gelmiş dile
Bilir misin sen kul, hadi söyle?

Taşa çıkmış bir kertenkele
Kuyruğu da var bakın hele
Tevhide durmuş, bak gelmiş dile
Bilir misin sen kul, hadi söyle?

Sen, ben göz yumsam da O’na, nafile
Her canlı kendi lisanıyla yücelmiş dile
Tevhide durmuş, bak gelmiş dile
Bilir misin sen kul, hadi söyle?

Arşa çıkmış sanki bir lale
Gelmiş kendini bilmez bir hale
Tevhide dursa, hele gelse bir dile
Bilir misin sen kul, kim hadi söyle?

Hazan gelmiş mi ne?
Aslında ömürde bir şahane
Her iki yaşamda has güzel kendine...

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

SENDE SEVİYORSUN


Sana da benim gibi bir hal oldu mu hiç gül yüzlü yar
Hiç senin de can evin geldi mi göğüs kafesine dar
Bir can düşünürken, yağdı mı üstüne lapa lapa kar
Sende seviyorsun, bu kadar nazlanmaya ne gerek var

Seni kaybetmenin korkusunda hasretle kavrulurken
Sabretmenin tarifsiz kederiyle, özlemle yoğrulurken
Ben düşen bir yaprak gibi rüzgârla sana savrulurken
Sende seviyorsun, bu kadar nazlanmaya ne gerek var

Ey gönlüme çöreklenen ve orada ateş yakan güzel
Hala anlamadın mı? Gel; bu aşk sadece sana özel
Baksana sararıp soldum seni beklerken oldum gazel
Sende seviyorsun, bu kadar nazlanmaya ne gerek var

Ey göz aydınlığım! Bana bir nebze gül yüzünü göster
Sanki dünyadaki herkesler sende karar kılmak ister
Hep hayalin var gözümde, sanki koskocaman bir poster
Sende seviyorsun, bu kadar nazlanmaya ne gerek var

Narin ve nazlı yürüyüşle yar gözlerimi okşarken
Kavuşmanın özlem ve umuduyla peşinde koşarken
Canan deyip, yorgun akşamlarımda çağlayıp coşarken
Sende seviyorsun, bu kadar nazlanmaya ne gerek var

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey

ZEVKE DALDIK (Gülce-Akrostik)

Zevke Daldık (Gülce-Akrostik)



Hani nerde muslümanlık ey nebi! seni unuttuk mu ne
Zor Zamanlardan geçiyoruz ya sorgudan yırttık mı ne


Murat nedir, Maharet âlem aldatmaksa, aldanan yok
Ulu Allah’tan rahmet Uman kullar, baksana lafta çok
Hani söz vermiştik biz Hem, kâl-u bela da, başka rab yok
Allah’ım biz günah kar ve Asi kuluz, hidayete tok


Medet gül yüzlü sevgili gönülleri Muhabbete sok
Murâd-a ermek için sen yolun da, Murat’ a engel çok
Ey nebiler nebim bize önder sen, yaşayan Entel çok
Demem o ki; iman etsek de biz, unuttuk zevke Daldık

Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey